GÜNCEL | KENT | POLİTİK GÜNDEM | KÜLTÜR SANAT | BASINDAN | YAZARLAR | SOBEDEN | SOBELEDİKLERİMİZ | RÖPORTAJLAR | GEZENTİ | YUMURTALAR |
AOÇ ve Kaçak Saray tartışıldı
AOÇ ve Kaçak Saray tartışıldı Mimarlar Odası Ankara Şubesi, mimarlar, siyasetçiler ve akademisyenlerle Kaçak Saray’ı tartıştı. Mimarlar Odası’nda “Gündem AOÇ ve KAÇAK Saray “ başlıklı AOÇ tartışmaları yapıldı. Üç oturumda gerçekleştirilen tartışmalarda açılış konuşmasını Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Gazeteci ve yazar Can Dündar, Ankara Üniversitesi Eski Rektörü Prof.Dr.Cemal Talu, Prof. Dr. Ruşen Keleş yaptı. “AOÇ halkın bahçesiydi “ Atatürk Orman Çiftliği mücadelesinin adalet özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğunu ifade eden Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan “ Atatürk Orman Çiftliği toplumsal bir özgürleşme projesidir. Atatürk Orman Çiftliği son dönemlerin en büyük talanını yaşarken aynı zamanda hükümetin siyasal ve ideolojik bakışını da göstermektedir. AOÇ Cumhuriyet’in özgürleşme projesinin kurucu mekanıdır.Padişahın bahçelerinden halkın bahçelerine giden bir sürecin kurucu mekanı, bilimle yaşamın öğrenme , kadınla erkeğin eşitlik, toplumsal bir üretim mekanı olan bu kurucu mekan, talan sürecinin, yok etme politikasının, adaletsizliğin, halkın malına el koymanın,ben bilimciliğin,vergilerimizle oluşturulan lüksle ile birlikte israfın gözler üzerindeki perdeyi kaldıran mekanı oldu. Atatürk'ün halkın kullanımına yönelik şartlı bağışladığı Atatürk Orman Çiftliğinde,vasiyeti ihlal davasının mahkeme tarafından esastan kabul dilmesi,Atatürk'ün vasiyetinin ve şartlı bağış belgelerinin devlet arşivlerinden yeniden çıkartılması ile mücadelemiz başak bir boyuta sıçramıştır. Atatürk Orman Çiftliği bağrındaki kaçak saray hançeri ile yeni bir kurucu sürecin mekansal potansiyellerini biriktiriyor.Doğrudan demokrasi, doğrudan muhalefet, doğrudan diplomasi, doğrudan hukuk ve miras süreçleri gibi yeni kavramları, mücadelenin içerisinde yeşertiyor. Kaçak saray hançeri ile birlikte, özgürlük adalet ve demokrasi mücadelesinde, toplumdaki akıl tutulmasının bilimin ve aklın yaratıcı gücüyle aşıldığı mekan oldu. Otoritenin mekansallaştığının bir göstergesi olan AOÇ deki talan ve Kaçak Saraya karşı verdiğimiz mücadele, incelenmeye araştırmaya değerdir. Aklın yaratıcı gücünün geliştirdiği bu mücadele, milyonlar sokağa çıkmasa da, koyulan bütün barikatları aşarak, ülke ve dünya gündemine oturmuştur.Bu otoriteye karşı, yeni bir karşı koyuş sürecidir, akılcıdır, duygusaldır, yaratıcıdır, inatçıdır, süreklidir,umutkardır, vicdanidir. Bu nedenle, tomalarla ve gazlarla durdurulamayacak kadar da güçlüdür ve bizdendir."dedi. Topluma yönelik bardağın dolu tarafını görerek, hedefe kitlenmenin önemli olduğunu, Atatürk Orman Çiftliği Mücadelesinde Atatürk'ün vasiyeti ihlal davasında hepimiz mirasçı durumuna geldik. Bu nedenle Başkent Dayanışmasının çağrısıyla 25 Aralık’ta saat 10.30 da Ankara Adliyesinde davaya müdahil olmaya davet ediyoruz. AOÇ Maliyetiyle , Kaçaklığıyla tartışılmaya devam ediyor, bizler de mücadele etmeye devam ediyoruz.” Şeklinde konuştu. “Kaçak Rejim” Can Dündar, Kaçak Saray değil aynı zamanda KAÇAK Rejim dedi. Dündar,” Erdoğan ‘her dönem mimari eserleri ile alınır’ diyor, ardından ikinci cümlesinde İstanbul’da her yerden görünen Çamlıca tepesine camii yapmaktan bahsediyor. Kaçak saray’da insana tepeden bakan büyüklüklerini bize göstermeye çalışıyorlar, aslında bize başka bir şeyi göstermeye çalışıyorlar, halkı sindirmeye korkutmaya çalışıyorlar, Kaçak saray değil Kaçak bir rejimden söz edebiliriz. En görünür yerlerdeki binaları biz iktidarız size tepeden bakıyoruz zihniyetinin temsili . Biz Ankara da buna alışkın değiliz ilk meclissin mütevaziliğini biliyoruz.Güzergah üzerinde medya kongre merkezi partinin genel merkezi olmak üzere yolun sonu yeni bir rejimin başkanlık sarayıdır. Burası sadece kaçak inşaatın değil kaçak rejimin sarayı. Peki bu tutar mı? Tutmaz, Cumhuriyet’in bir şekilde toparlanacağına inanıyorum . Tarihin bölgedeki en yüksek saraylarını Saddam Hüseyin yaptırdı. Tarihten biliyoruz ki adil olmayan hükümetler ayakta kalamıyor.” Şeklinde konuştu. “Toprak bir arzu nesnesi haline dönüştürüldü” Prof. Dr. Güven Arif Sargın ise “ Siyasi iktidar güç ve mekan üzerine epey yazıldı. Sermayedar sınıf ve devlet heyetinin ittifakı söz konusu. Bu ittifak kent toprağının dönüştürülmesi üzerinden rant elde ediyor. Bu tür bir büyüklüğün bir iktisadı var. Metrekareleri tartışmayalım büyüklüğü tartışmayalım ama burada irrasyonel bir durum var. Bunu nasıl tahlil edeceğiz. Çevrenin tahribatı sözkonusu, toprağın bir arzu nesnesine dönüştürülmesi kültürel peyzajın yıkımını ve toplumsal belleğin yıkımını nasıl tahlil edeceğiz. Meslek insanlarına da bir şey söylemeliyiz, bu fenomenin ne şehir planlama ne de mimarlık alanındaki birikimle siyasi özneyi haklı çıkaracak bir bilgiyi sunamaz. Ankara’nın Selçuklu başkenti olduğuna dair söylem ya da dönemin referans sistemine dönüştürüldüğüne dair retorik tam anlamıyla bir komedi. Ne sanat ne kent tarihi ne tasarım yöntem bilimi ne mimarlık tarihi açsısından bir geçerliliği yok. Bu hurafeye dayalı bir söylem. Belki bu koca yapıyı tasarlayarak siyasi iradeye inşa ettiren aslında kakalayan meslektaşlarımıza dair bir şey söylemeyecek miyiz?Bu meslektaşların,önce meslek etiği ve Kant’ın buyurduğu saf ahlakın eksikliğinden dolayı yargılanması gerektiğine inanıyorum. Bu mesele meslek etik sorunsalının çok daha üzerinde. Bizi ortak paydada buluşturacak saf ahlakın ne olduğu konusunda yeniden soru sormamız gerektiğine inanıyorum. Marx’ın söylediği gibi diyalektiğin yasası çalışır. Aynı suda iki kere yıkanmanız mümkün değildir. Siyasi iradenin bu fenomen dolayısıyla bir şeyleri idrak etmesi gerekiyor. Kamu vicdanını zorlayan hiçbir mekan saray onun halka rağmen inşa eden siyasi özneye artı getirmemiştir. Bunu da tarihten biliyoruz, inanmayan tarihi öğrenmekle yükümlüdür.” Dedi “Kötü bir mimari” Doç.Dr.Bülent Batuman ise "AKP’nin bütün ideolojik söylemlerinde önemli olan nokta, kendisini ne kadar ciddiye alırsa alsın ürettiği şeyde doğruluk kaygısı olmaması. Selçuklu mimarisi yok diyoruz ama mesele AKP’nin de bunu biliyor olması ve doğru olmayanı doğruymuş gibi anlatması . Mesele yeni kabuklar üretmek... Şimdi somut konuşursak Osmanlı- Selçuklu diye bir şey var, aslında böyle bir şey yok. Bu anlamda üretilen temsilin doğruluğu değil gerçekliği önemli oluyor. Doğru olmasa da gerçek olduğuna inanılıyorsa gerçek hale gelebiliyor. Cumhurbaşkanlığı binasına kötü mimari deyip geçmeli miyiz?Kötü olduğu gerçek, terasa çıksanız bütün bir salon terastan ibaret, çatının altında duran ağaçlar var. Bir ağaç niye çatının altında durursa, konuşma balkonu var ama giriş kortiki onun önünde duruyor ve aslında istediği etkiyi yaratmıyor. Gerçekten kötü bir mimari ama mimari eleştiriyi de hak ediyor. Mimar, işverenle bir diyalog içerisinde de çalışıyor. Baktığınızda yapıda kemerler falan görmüyorsunuz, batılı klasizmi ile ilişkili ama batılı olmadığı da belli olsun,ama oryantal imgelerden de soyut olsun, ne olsun? Ne olsun çatı olsun? pazarlığı ile yapılmış bir mimari.” İfadelerini kullandı “Cumhuriyetle hesaplaşıyorlar” Mimar Ömer Kanıpak, Peyzaj mimarı Redife Kolçak, ve CHP Milletvekili Levent Gök’te ilk oturumda mimar Ali Hakkan’ın moderatörlüğünü yaptığı konuşmacılar arasında yer aldı. CHP Milletvekili ve Grup Başkanvekili Levent Gök: “Bugüne kadar bütün cumhurbaşkanları Çankaya’da kalmışlar ve bir sıkıntı yaşamamışlardır. Çankaya’dan ayrılış kararında da, AOÇ arazisine kaçak saray yapmak kararında da cumhuriyetle hesaplaşmak ve Atatürk’ün izlerini silmek amacı vardır. Atatürk’ün mirası şartlıdır ve tarım içeriklidir. Mahkeme, mirasa uygun davranılıp davranılmadığına bakacaktır” şeklinde konuştu. Çok sayıda akademisyen ve uzman AOÇ tartışmalarına katıldı. AOÇ tartışmalarında Prof. Dr. Güven Arif Sargın, Doç. Dr. Elvan Altan Ergut, Prof. Dr. Uğur Tanyeli, Prof.Dr Jale Erzen, Doç. Dr. Neşe Gürallar, Doç. Dr. Bülent Batuman, Doç. Dr. Berin Gür, gibi isimlerin konuşmacılar arasında yer alması dikkat çekti.
TMMOB MİMARLAR ODASI ANKARA ŞUBESİ BASIM BİRİMİ Toplam Görüntülenme : 95198 |
Kategori Haberleri
Yorumlar
|