GÜNCEL | KENT | POLİTİK GÜNDEM | KÜLTÜR SANAT | BASINDAN | YAZARLAR | SOBEDEN | SOBELEDİKLERİMİZ | RÖPORTAJLAR | GEZENTİ | YUMURTALAR |
ADI CİNAYET
ADI CİNAYET Medya yaşananların karşısında “Yeni Acı” diye başlıklar attı, virgüller attı, noktalar koydu, soru işaretleri bıraktı. Yaşananların adına acı demek bir cinayeti unutturmaktır. Tüm yaşananları acı diye tanımlamak vicdanın üstüne çökertilmiş boşluk yaratmaktır, cinayeti örtbas etmektir. Asıl acı olan bunu görmemezlikten gelmektir. Acı sestir, sessizliktir gözyaşıdır haykırıştır, suspustur, çaresizliktir, ama cinayet değildir. Acı hissedilendir. Acılarına ses olsun diye hem deprem felaketini hem yardım felaketi ile sarsılan depremzedelerle konuştuk. Mülkiye Okyay İstanbul’dan gelmiş Van’a UMKE ekibinden ekibi ile birlikte enkaz başında çalışıyor saatlerdir, aralıksız çalışıyorlar Mülkiye Okyay hemşire daha önce de 99 Marmara depremine koşmuş. Pakistan sel felaketinde ve Somali de görev almış. Henüz bilmiyor Mülkiye ismi hafızalara kazınan Azra bebeği kurtardıklarını. Bir aydınlanıyor yüzü bir kararıyor konuşurken Mülkiye Okyay: “İlk gece 60 kişilik ekip geldi biz bu sabah 57 kişi 3 tır malzeme ile birlikte geldik. 20 günlük bir bebek çıktı az önce enkazın altından bizim için çok büyük bir sevinçti. Ama 15 tane ceset aynı yerde internet cafe de çıktı çok üzücüydü öylece sandalyeler de bilgisayar başında ölen çocuklar vardı.” Erdal Bilici 1971 doğumlu kırtasiyecilik yapıyordu Erciş’te dükkanı yıkılmadan önce. Şanslıydı, deprem olduğu sırada dışarıda bulunanlardandı. Erdal Bilici : “Yerin altından sanki bomba sesleri geldi sesle birlike binalar sallandı yerimden kalktım ama yürüyemedim yolda ürürken düşüyordum. Kendime gelince evime koştum eşim ve kardeşim iyiydi. Diğer kardeşime koştum kardeşim eşi ve yedi yaşındaki çocuğu göçük altında kalmış yengem yaralı kardeşm ve kardeşimin çocuğu kurtuldular. İlk çalışanlar bizlerdik bir şeyler yapmaya çalışanlar . Gece saat onda bu enkaz da çalışmaya başladılar geldiler yardıma ama saatler geçtikten sonra geldiler. Çadırlar da geldi yine de çadırımız yok, yardımlar o kadar bilinçsiz dağıtılıyor ki ihtiyacı olanlara ulaşmıyor, evi yıkılanlardan çadırları olmayanlar var. “ Kaymakamlığın önünde uzun bir kuyruk, çadır sırası ve yardım sırası eğer sıra gelebilirse, kuyrukta bekleşenlerle konuşuyoruz… İbrahim Arslan: Çadırımız yok çadır sırasındayız. Gelen malzemeleri niye belediye dağıtıyor? Böyle şey olur mu? Oy veren mahallenin yoluna bak,suyuna bak, çadırına bak öncelik tanıyorlar kendilerine oy verenlere Muzaffer Çalışkan: Çadır bekliyoruz burada Yeşilova’ya gidin bakın hala yardım gitmedi AKP’li olmadığı için. Seçim zamanı makarna torbalarını nasıl kapılara bırakıyorlardı? Seçim zamanındaki gibi çalışsalar ,isteseler çadırı da kapı kapı bırakırlar. Hangimiz de çadır varsa Fatih Çiftçi’ye dokunur, o nedenle çadırımız yok. Ali Hantaş: (60 yaşında, hayvancılıkla uğraşıyor ) Erciş Muradiye de oturuyorum, evim yıkılmadı, hasarlı. Evime giremiyorum. Çadırımız var da çadırlarda üşüyoruz çadırlar sobasız soba lazım, burası kış memleketi yardım gitmeyen, çadır gitmeyen yerler var bu depremdir. İnsanlık sorunudur herkesin sorunu… İsmet Uluğ yardımın ulaşmadığı köylerden birinden gelmiş biz ne yapacağız? Diye soruyor. O, sorular takılı gözleriyle bakıyor artık… İsmet Uluğ: Yılanlı köyünden geldim, evimiz yıkılmasa da korkuyoruz sarsıntılar kesilmiyor,evlerimize giremiyoruz. Eşimin boynunda tümör var hasta deprem bölgesi olduğu için şu an hastaneye de gidemiyoruz. Hayatımız bitti ne yapacağımızı bilemiyoruz. Görkem ve Semih’e ellerinde tencere ile Erciş’in yıkık Caddesi’nde rastlıyoruz… 7. sınıf öğrencileri biri 12 diğeri henüz 13 yaşında öyle büyümüşler ki birdenbire ailelerine yemek götürüyorlar… Görkem: Yemek sırasından çıktık şimdi, çadıra tenceremizi götürüyoruz onlarda yemek koyuyorlar. Annemlerle çadırda kalıyoruz. Evimiz yok artık… Semih: Atatürk ilköğretim Okulu’nda okuyoruz, üzülüyoruz okulumuz da hasarlı okula gidemiyoruz, çadır da kalıyoruz. Su ve yemek için sıraya giriyoruz. Toplam Görüntülenme : 17668 |
Kategori Haberleri
Yorumlar
|