Sobe Gazetesi 2024 - Üniversiteler üzerinden rejimle hesaplaşılıyor
GÜNCELKENTPOLİTİK GÜNDEMKÜLTÜR SANATBASINDANYAZARLARSOBEDENSOBELEDİKLERİMİZRÖPORTAJLARGEZENTİYUMURTALAR
Ara
Üniversiteler üzerinden rejimle hesaplaşılıyor

Üniversiteler üzerinden rejimle hesaplaşılıyor

“Kaçak yerleÅŸkedeki kaçak rejim tasfiye edilmelidir”

Mimarlar Odası Ankara Åžubesi haftalık basın toplantısında ülke ve kent gündemini kentsel mekânsal süreç üzerinden okudu.

CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin mekânsal karşılığı, Türkiye’nin 10 köklü üniversitesinin bölünmesi amacıyla TBMM’ye sunulan kanun tasarısını deÄŸerlendiren Mimarlar Odası Ankara Åžube BaÅŸkanı Tezcan KarakuÅŸ Candan, “Köklü üniversitelerin fakültelerinin parçalanması Cumhuriyetle hesaplaÅŸmanın bir parçası  külliye, medrese yaklaşımı ile otoriter rejimin  Ã¼styapısını  oluÅŸturmaya çalışmaktır.  Seçilen cumhurbaÅŸkanın birincil görevi, hukuksuzluÄŸun, vefasızlığın, israfın, kuvvetler birliÄŸinin ve Cumhuriyetin kurucu deÄŸerlerle hesaplaÅŸmasının temsil mekânı Kaçak Saray YerleÅŸkesini  tasfiye etmek olmalıdır. Bu yerleÅŸke Cumhuriyet rejiminin ve parlamenter sistemin yerleÅŸkesi deÄŸil. Bu kaçak yerleÅŸkedeki kaçak rejim tasfiye edilmelidir” dedi.

Yeni üniversite açılmıyor, üniversite devşiriliyor.

Candan, yeni üniversiteler kurulması ve var olan üniversitelerin yeni kurulan üniversitelere bağlanması ile ilgili düşüncelerini şöyle paylaştı:

“Bugün gelinen noktada ideolojinin mekâna yansımasının bir ürünü olarak belleklerimiz sıfırlanmaya çalışılıyor, otoriter rejim yıkıcı bir sürecin arkasından kendi mekansallığını üreterek ortak hafızamızı yok etmeye çalışıyor. Ankara’da Ulus bölgesinde tarihsel varlıklarımız yeni kurulan üniversitelere devrediliyor. Ulus bölgesine yapılan bu müdahale,  sistematiktir. Ulus’un kurucu yapıları ve deÄŸerlerini deÄŸiÅŸtirmeye yönelik bir müdahale olan  bu mekânsal dizge ile belleklerimiz sıfırlanmaktadır.  1926 yılında Atatürk’ün isteÄŸi ile kurulan Gazi Ãœniversitesi’nin  Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi’nde içerisinde olduÄŸu prestijli ve kimlikli fakültelerinin yeni kurulacak olan Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne devredilmesi kabul edilemez. Bu  adım yeni bir üniversite açmaktan çok, üniversite devÅŸirmektir. Var olan üniversitenin tüm birikimini, kimliÄŸini dağıtarak yeni bir kimlik oluÅŸturma üzerine kurgulanmış bu yaklaşımı kabul etmiyoruz.  Gazi Ãœniversitesi’nden mezun olan doktorlar, mühendisler ve mimarlar logosunda Atatürk’ün imzasının olduÄŸu üniversite diploması alarak mezun oldular. Åžimdi kimlik deÄŸiÅŸimi ile  bellek yitiminin önü böyle açılıyor. Gazi Ãœniversitesi’nin fakültelerinin, Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne baÄŸlanmasını ÅŸiddetle reddediyoruz. Ä°stiyorlarsa Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ni yeni bir üniversite olarak inÅŸa etsinler. Ãœniversite açıyoruz diyerek toplumu yanıltıyorlar. Bu yeni bir üniversite deÄŸil, köklü üniversitelerin parçalanarak tasfiye edilmesinden çıkartılmış devÅŸirme üniversitedir. EÄŸer yeni bir üniversite açmak istiyorsanız  yerleÅŸkesini kurarsınız, projesini yarışmayla elde edersiniz, kadrosunu oluÅŸturur ve ihtiyaçlarını belirleyerek,  Ã¼niversite açarsınız. Bilimsel bakış açısı bunu gerektirir. Bugün yapılan, önce Cumhuriyet’in en deÄŸerli bilim odaklarını parçalayıp tasfiye etmek, sonra da onun mekansallığı ile devÅŸirme üniversite kurmaktır.  Amaç  Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan Gazi Ãœniversitesi’ni belleklerden silmek ve logosunu ortadan kaldırmaktır.”

Candan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çok uzun süredir AKP hükümeti kentsel mekânsal süreç üzerinden bir yeni kimlik belirlemeye çalışıyor. Mekân üzerinden rejimle,  Cumhuriyet deÄŸerleri ve modern bütün deÄŸerlerle hesaplaşıyor.  Yönetmelik kanun ve uygulamalarıyla otoriter rejimin kurucu sürecini tanımlıyorlar. Bir taraftan CumhurbaÅŸkanlığı seçim ve ittifaklar süreçleri tartışılırken diÄŸer yandan da otoriter rejimin mekansallıkları bir bir atılıyor.  Karşıya karşıya kaldığımız durum AKP hükümetinin ilan etmediÄŸi bir programı uyguladığıdır. Halktan  oy isterken  Ã¼niversitelerimizi parçalayıp baÅŸka bir üniversite kuracağını söylemedi. Oy isterken ÅŸeker fabrikalarını satacağım demedi. MEB müfredatını deÄŸiÅŸtireceÄŸim, cihadı öne çıkartacağım laikliÄŸi geriye atacağım demedi. Gündelik yaÅŸantınızın geçtiÄŸi kentleri bir rant odağı haline getireceÄŸim demedi. Cumhuriyetin kurucu deÄŸerlerini bertaraf edip, kurucu iradeyi yok sayacağım dememiÅŸlerdi. Ä°lan edilmemiÅŸ konularla ilgili bir program yürütmekte. Bu süreci mekân üzerinden okuduÄŸunuzda ciddi bir rejimle hesaplaÅŸma ile karşı karşıyayız. Bunu Kaçak Saray sürecinde de dile getirmiÅŸtik. Åžimdi üniversitelerin  ayrılması da bu hesaplaÅŸmanın bir boyutudur. Önce  KHK’larla ile birlikte sadece barış istedikleri için hocalarımızı ihraç ettiler. Ãœniversiteleri bilimden uzaklaÅŸtırarak siyasetin emrine sokmaya çalıştılar. Sonrasında da bir medrese yaklaşımı ile  Ã¼niversiteleri yeniden inÅŸa ediyorlar. Bunun mekansallığını biz Ulus süreci ve yeni kurulan üniversiteler üzerinden görüyoruz.  ”

Rejimle hesaplaÅŸmanın mekânsal karşılığı

Candan, şunları söyledi:

 “Ankara’da Gazi Ãœniversitesi’nin bazı bölümlerini alarak Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne vermek için sunulan tasarı, Gazi Ãœniversitesi Tıp Fakültesi’ni, Hukuk Fakültesi’ni, DiÅŸ HekimliÄŸi Fakültesi’ni ve Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’ni kurulacak Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne baÄŸlamayı öngörüyor. Bu alanların hepsi bir müdahale alanı buralarda çoklu rant çalışmaları yürütülüyor. Eski EGO hangarlarının olduÄŸu alana yüksek yoÄŸunluklu yapılar inÅŸa ediliyor. Ankara Hızlı Tren Garı TCDD 2. Bölgenin arazisi, AKM Kültür Merkezi’nin olduÄŸu alan, yıkım tehdidi altında olan 19 Mayıs Stadyumu ve Kültür Bakanlığı’nın bir kısmı Sosyal Bilimler Ãœniversitesi’ne verildi. Hemen karşısında eski Sümerbank binası Sosyal Bilimler Ãœniversitesi’ne verildi. TCDD 2. Bölge arazisinin Demirspor lojmanlarının ve tesislerinin olduÄŸu kısmının da bir üniversiteye verildiÄŸi söyleniyor. Mühendislik Mimarlık Fakültesi Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne baÄŸlanacaksa Cer Modern ile üniversite arasında kalan bölümün de muhtemelen Hacı Bayram Veli Ãœniversitesi’ne verilmiÅŸ olabileceÄŸini düşündürmektedir. Özellikle Sosyal Bilimler Ãœniversitesi’nin yayılma alanına baktığımızda bütün tarihi yapılarımızı almış durumda.  Kültür Bakanlığı ve Birinci Meclis binalarını da alabilecek bir potansiyelle 19 Mayıs Stadyumu ve sonrasında TCDD 2. Bölge arazisi ile birlikte bir üniversite aksı çizilmekte. Türkiye devletinin kuruluÅŸu kentleÅŸme politikası açısından da yeni ÅŸehir üzerinden yayılması bu aks üzerinden ÅŸekillendi. Bu aks üzerinde üniversitelerle birlikte yeni bir uluslaÅŸma ve devlet sürecinin külliye, medrese yaklaşımı ile altyapısını oluÅŸturmaya çalışıyorlar.”

Kanun tasarısı kesinlikle kabul edilmemeli

Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen ise şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ãœniversiteler konusunda ciddi bir saldırı ile karşı karşıyayız. Hükümetin her zaman yaptığı gibi, hiçbir ÅŸeyi tartışmadan ve kimseye danışmadan bir dayatmasının ürünü olan yeni bir kanun tasarısı söz konusudur. Bölünmesi hedeflenen üniversitelere baktığımızda bellek yitiminin ve Cumhuriyetle hesaplaÅŸmanın daha net görülebileceÄŸini düşünüyorum. Ä°stanbul Ãœniversitesi ve Beyazıt Kampüsü’nü ele aldığımızda Ä°stanbul Ãœniversitesi Türkiye’nin en köklü ve en eski üniversitelerinden birisidir. Beyazıt Kampüsü belleklerde çok önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin ülke gündeminin çalkalandığı dönemlerde Beyazıt Kampüsü’nde onlarca vaka yaÅŸanmıştır ve hepimiz için çok önemli bir yeri vardır. Gazi Ãœniversitesi Atatürk’ün isteÄŸiyle kurulan Türkiye’nin ilk üniversitesidir. Bugün Rektörlük binası olarak kullanılan yapısı Cumhuriyet’in ilk yıllarında dönemin ünlü mimarlarının katıldığı yarışma sonucuyla elde edilmiÅŸtir. Birinci Ulusal Mimarlık Akımının öncülerinden Mimar Kemalettin’in eseridir. Bugüne baktığımızda ise Türkiye’de var olan yapı stokunun elde edilmesi sürecine baktığımızda ise neredeyse 100 yıl öncesindeki bu anlayışın çok gerisinde olduÄŸumuzu görüyoruz. Temel tasarım ilkelerinden uzak, mimarlık açısından açıklanamayacak kimliksiz bir tarz yaratılmaya çalışılıyor. Bölünmesi planlanan diÄŸer üniversitelerden Ä°nönü Ãœniversitesi’ne baktığımızda ise CumhurbaÅŸkanı’nın açıklamasında; ‘Malatya’da Turgut Özal’ın anısını yaÅŸatacağız, adını anmak istemiyorum o üniversiteyi ikiye böleceÄŸiz’ dedi. Bu beyan ile yine Cumhuriyetle esaslı bir hesaplaÅŸma içinde olduklarını görebiliyoruz. Kütahya Dumlupınar, Kahraman MaraÅŸ Sütçü Ä°mam Ãœniversiteleri, bütün bunlara baktığımızda bir fikirle, bir rejimle karşı karşıya gelinmek istendiÄŸini söyleyebiliriz.

Bahsedilen bu kanun tasarısı ortaya atılırken akademik ortamlarda hiç tartıştırılmadı. Bunu neden yapıyorsunuz, gerekçeniz nedir, üniversiteleri böldüğünüzde boÅŸalan binaların yerine ne getireceksiniz? Bu fakülteleri neye göre belirlediniz? Neden tıp, iletiÅŸim, mimarlık, mühendislik gibi üniversitelerin kalbini oluÅŸturan fakülteleri ayırmak istiyorsunuz? Åžayet yetersiz geliyorsa neden ek bina deÄŸil de ayırma ihtiyacı duyuluyor? Ãœniversitelere verilen bütçeler dörtte birine düşürülürken, yeni 15 üniversite hangi bütçeyle açılıyor? Bütün bu soruların hiç birinin cevabı kamuoyuna açıklanmıyor ve açıklama gereÄŸi de duyulmuyor. Oysa ki üniversitelerin demokratik, özerk ve katılımcı bir anlayışla sürdürülmesi gerekir, bilimsel bir üretim ancak bu ÅŸekilde elde edilebilir. Bu tasarıda YÖK’e verilen yüksek yetkiler var. Personellerden alınan verginin varlık fonuna devredilmesi konuÅŸuluyor. Tüm bunlara baktığımızda bilimsel ve akılcı bir anlayışın yerine kimseye hesap verilmeyen, birilerinin tekelinde alınan, satılan, bölünüp parçalanan alanlara dönüştüğünü net ÅŸekilde görebiliyoruz. Ãœniversitelerde seçimler yapılıyor ama rektörü seçimlerin sonuçlarına bakmadan CumhurbaÅŸkanı atıyor. KHK’larla onlarca hocamız üniversitelerden uzaklaÅŸtırıldı, eÄŸitimin içi boÅŸaltılırken Cumhuriyet rejimiyle hesaplaşılıyor. Kanun tasarısı kesinlikle kabul edilmemeli. Aksi takdirde kendi alanımızdan doÄŸru bütün süreci takip edeceÄŸiz. Hukuksal mücadelemize de devam edeceÄŸiz.”

Cumhuriyet’in kurucu deÄŸerlerine saygılı bir CumhurbaÅŸkanı seçilmeli

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Kaçak Saray üzerinden şu şekilde değerlendirdi:

“Bütün bu sürecin baÅŸ aktörlerinin mekânı üzerinden CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri sürecini okuyalım. Bugün karşı karşıya olduÄŸumuz dayatma süreci 2012 yılında da AOÇ’deki Kaçak Saray üzerinden de okunuyordu. Hukuk dinlenmedi, planı yapılmadı, kamuoyuna sunulmadı, mecliste tartışılmadı, açılışı ve temel atma töreni yapılmadı. Gözlerden kaçırılarak hepimizin içinde hukuksuzlukla zorun gücüyle  inÅŸa edildi. Türkiye’de kurulmaya  Ã§alışılan rejim Kaçak Saray’ın aynası. Kaçak Saray  Atatürk’ün ÅŸartlı bağışı ve vasiyeti ile hukuka aykırı bir ÅŸekilde birinci derece doÄŸal ve tarihi SÄ°T alanında, çivi bile çakılmayacak alanda 700 bin metrekareyi bulan bir beton olarak inÅŸa edildi. Alandaki temsili  Atatürk’ün evi Cumhuriyetin mütevaziliÄŸini gösteriyor bize. Onun dışında tarihi çekirdek alanının tamamına yayılmışlar. Kaçak Saray’da  bizim saydığımız 2 bin odası olan yer altındakilerle birlikte çok sayıda odası olan belirsiz yapılar var. Bunların her biri BaÅŸkanlık sistemi organizasyonun bir parçası. CumhurbaÅŸkanlığı konutu ÅŸaÅŸalı  bir konut. Mustafa Kemal Atatürk’ün 11 Haziran 1937’de tam da AOÇ’nin en yüksek noktasındaki halkıyla buluÅŸtuÄŸu Marmara Köşkü yıkıldı. Tekrar Rekonstrüksiyon yapıyorlar. Millet Camisi’nin karşısında Kongre Merkezi var. Åžimdi kütüphane yapıyorlar  milli belleÄŸimiz; arÅŸivimiz, Kaçak Saraya taşınacak.  Burası bir otoriter rejiminin kaçak inÅŸasının yerleÅŸkesidir. CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde de tartışılması gereken nokta budur. En son TBMM ‘de  Halka Ä°liÅŸkiler Binası yıkıldığında oraya ek bina yapmayı planlıyorlardı. Bu ek binadan vazgeçtiler. Bu 600 vekil seçildiÄŸinde TBMM’de oturacak yerleri yok bizim öngörümüz meclisi  kaçak rejimi temsil eden bu kaçak yerleÅŸkeye taşıyacaklar.  Bütün bu dayatmaların baÅŸ aktörü bir simge, hem neoliberal politikaları hayata geçiren hem de siyasal Ä°slam düşüncesine göre süreci koordine eden ve uluslararası dengeler açısından da baktığımızda OrtadoÄŸu sürecinde Türkiye’yi temsil eden bir durumda. Ancak bu simgesellik hukuksuzluÄŸun, otoriter rejimin baskının simgesidir. Åžimdi de bu simge yerleÅŸke ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine bir karabasan gibi çökmeye arızalı da olsa var olan  parlamenter sistemi yok etmeyi amaçlıyor. Dolayısıyla CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinde Mimarlar Odası Ankara Åžubesi’nin tavrı kaçak yerleÅŸke içindeki kaçak rejime karşı olacak. CumhurbaÅŸkanlığı seçildiÄŸi andan itibaren bu yerleÅŸkenin tamamını tasfiye edecek bir organizasyonun yaratılması için kamuoyuna bilgi vereceÄŸiz. Seçilen CumhurbaÅŸkanının birinci görevi bu yerleÅŸkeyi tasfiye etmek olmalıdır. Bu yerleÅŸke parlamenter sistemin yerleÅŸkesi deÄŸil. Bu kaçak yerleÅŸkedeki kaçak rejim tasfiye edilmelidir. Bunlar varlığımızı tehdit eden yapılardır. Türkiye çok zorlu bir sürece giriyor. Türkiye Cumhuriyeti çok önemli bir eÅŸikte yeni temsilcisini seçecek. Yüksek siyaset üzerinden görüşmeler yapılıyor. Karşımızdaki yapının bütün Cumhuriyet deÄŸerlerini tehdit eden yaklaşımına oy kullanmayacağız. Buna karşı toplumsal muhalefetin parlamenter rejimi kuvvetlendiren, kuvvetler ayrılığını önceleyen, Cumhuriyet’in kurucu deÄŸerlerini geliÅŸtiren ortak hedeflerle bir araya gelmesi gerektiÄŸini düşünüyoruz. CumhurbaÅŸkanlığı adaylıklarında kiÅŸinin dürüst, hukuka saygısı olan ve Cumhuriyetin kurucu deÄŸerlerine sahip çıkan kiÅŸilerden seçilmesi gerektiÄŸini düşünüyoruz.”

 

 


Toplam Görüntülenme : 20564
Kategori Haberleri

Yorumlar
Yorum eklenmemiÅŸ.
Yorum için giriş yapınız!