GÜNCEL | KENT | POLİTİK GÜNDEM | KÜLTÜR SANAT | BASINDAN | YAZARLAR | SOBEDEN | SOBELEDİKLERİMİZ | RÖPORTAJLAR | GEZENTİ | YUMURTALAR |
Kızılay cephe değişikliği projesi “Kitch” gibi
Kızılay cephe değişikliği projesi “Kitch” gibi Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Mimarlık örgütleri Atatürk Bulvarı’ndaki cephe değişikliğine tepki gösterdi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Mimarlık örgütleri Büyükşehir Belediyesi’nin Atatürk bulvarında yapacağı cephe değişikliklerine tepkiliydi. Mimarlar Odası’nın her hafta düzenlediği rutin basın toplantısına Türk Serbest Mimarlar Derneği ve Mimarlar Derneği 1927’nin temsilcileri de katıldı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan Büyükşehir Belediyesi’nin Kızılay’da cephe değişikliklerine başlamak için düğmeye bastığını öğrendiklerini belirterek şunları söyledi: “ Geçtiğimiz yıl, Büyükşehir Belediyesi’nin Kızılay değiştirilmesi projesi kapsamında, Atatürk Bulvarı’ndaki cephelerin ışıklandırılması, kaplamalarla ilgili almış olduğu bir karar vardı. Üyelerimizden belge alanlar oldu bu konuda. Kısa zamanda başlayacaklarını biliyoruz. Kızılay’dan başlayarak, Kuğulu Park alanına kadar ki bölgede 135 tane binanın bu kapsamda değişikliğini öngörüyorlar. Ancak buradaki telif hakkı sorunlarının da altını çizmiştik. Bu alanın yeniden değerlendirilmesine yönelik işbirliği çağrısı yapmış, müellifleri ile birlikte destek olacağımızı söylemiştik, ama Büyükşehir Belediye Başkanı tüm bu önerilerimizi hiçe sayarak, özellikle kamu yapılarından başlayarak bu alanları dönüştürmeye çalışacak. Kızılay cepheleri, tek tipleştirerek dönüştürme önerileri var. Geldiğimiz noktada Danıştay Binası, SGK binası, MEB binası çok özgün örnekler olarak karşımızda duruyor. Melih Gökçek’in tek tip malzeme ile bunları dönüştürmesini kente karşı işlenen suç olarak görüyoruz. Bir taraftan da Kamu kaynaklarıyla kötü projelere Melih Gökçek imza attı. Demir kafes bunun örneklerinden biridir“ şeklinde konuştu “Tabelaları kaldırsın” Türk Serbest Mimarlar Derneği’nden toplantıya katılan Hasan Özbay, Belediye Başkanı Melih Gökçek ile görüştüklerini de dile getirerek şöyle konuştu: “Kızılay’ı değiştirmek istiyorsa, Belediye tabelaları kaldırsın kentin çehresi de kolaylıkla değişir. Dernek olarak bundan birkaç ay önce Belediye Başkanı’nı ziyaret ettik, bir nezaket ziyaretiydi. Bir çok konuda görüştük, sayın Başkan Kızılay projesini çok sevdiğini ve sahip çıktığını söyledi. Burada sorun şu; aradan bir süre geçse ve Belediye Başkanı değişse, “ben başka bir şey istiyorum” diye tüm kentin cephesini, böyle kişisel kararlarıyla değiştirse, böyle bir yetki var mıdır? Cumhuriyet’in bir çok yapısı son yıllarda Ankara’da yıkıldı Etibank binası yıkıldı. Milli Müdafa Caddesi üzerindeki Petrol Ofisi’nin binası da modern mimariye aitti, yıkıldı. Kültür Baskanlığı’nın da AKM’yi yıkmak gibi bir niyeti var. Bir taraftan da Selçuklu Osmanlı yapılarını yapmaktan bahsediyorlar. İşin Komik tarafı da bu yapılanlara baktığımız zaman bizim mimarlık söyleminde “kitch” dediğimiz Almancası “çöp” anlamına gelen kötü bir dekorasyon, Kentin bir çok köşesinde sağlıklaştırma yapılabilinir ama mimarların da telif hakları gözetilerek yapılabilir. Bu gelişmeleri çok endişe verici bulduğumu söyleyebilirim. Üniversitelerde bu konuda çok masum değil, Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi cephesi hem de kimsenin talebi olmadan, Rektörün talimatıyla başka bir şeye dönüştü” dedi. Kızılay binalarına kostümlü balo Toplantıya katılan Mimarlar Derneği 1927’den Aydan Balamir ise uygulamayı kostümlü baloya benzetti. Balamir, “ Toplu halde binaları iyileştirici, işler yapılabilir ama bu operasyonlar ciddi şekilde yürütülür. Öyle bir hafif makyajla problemler örtülür, güzelleştiriliyormuş gibi yapılır ama altyapısal sorunlar düzelmez. İkincisi ise binaların yerlerini kimliğini karakterini maskeleyen, bir tür kostümlü balo diyeceğimiz operasyonlardan kaçınmak lazım. Bunlar uzmanlarıyla en iyi şekilde bütüncül plan ve projeler çerçevesinde yapılması gerekiyor. Mesleki hizmetlerin düzenleyicisi olarak bir meslek var, bu yetki gaspları doru değil, tıbbı doktorlar mimarlığa da mimarlar bakar, özellikle otoriter rejimlerde, mimarlığın bir kültürün ve ideolojinin taşıyıcısı olduğunu fark edip, mimarlığın üzerine bunu yüklemeye çalışmışlardır. ” Ucube Bir Bakış Açısı Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan ise cephe değişikliklerine ayrılan bütçenin çok büyük bir bütçe olduğuna dikkat çekti. Candan, “Uygulama yakında başlayacakmış. Kızılay projesi için Belediye, ilk 14 bina için 19 milyon TL bütçe belirlemiş. İlk 14 bina ise kamu binalarından oluşuyor, ihalesi hazırlanmış, İstanbul’dan bir firma projelerini hazırlamış. 19 milyonluk bütçe 14 yapı için çok büyük bir bütçe. Bu bütçeyi katılımcı bir süreçte kullansaydı daha güzel fikirler ortaya çıkardı. Bunun orijin noktası Başbakan’a kadar gidiyor ve İdeolojik bir yaklaşımı var. Başbakan geçenlerde “mimarlar bize benzer mimarlık yapmıyorlar” dedi. Bütün bakış açıları bu aslında. Kendi ideolojileri doğrultusunda yapılı çevreyi şekillendirmek istiyorlar. Çünkü; Yapılı çevreden, binalardan her şeyi okuyabiliyorsunuz insana ya da ranta verilen değeri dönemin karakteristik özelliklerini okuyabilirsiniz. Hükümet de yerel yönetimde bunu yapmaya çalışıyor. Bugün geçmişe özendikleri Osmanlı Selçuklu bakışı neo-liberal politikalarla birleştiği için ortaya ucube bir bakış açısı çıkıyor ve buda binalara ve cephelerine yansıyor” Dedi. Telif hakkı sahipleri değişikliği istemiyor Candan telif hakları konusunda tepkilerini dile getirerek, toplantıda cepheleri değiştirilecek olan binaların mimarlarının mesajlarını da iletti. Candan, “14 yapı da yapıldığı dönemleri karakterize eden ve 1960’lı yıllardan 80’li yıllara kadar uzanan yapılar. Her birinin telif hakkı var. Mimarlar vefat etmişlerse çocuklarına geçer telif hakları var. 14 yapı içerisinde Milli Piyango İdaresi binası buna örnektir mimarı İlhami Ural hayatta değildir ama Oğlu Adnan Ural ile birkaç ay önce konuştuk. Milli Piyango İdaresi’nin cephe değişikliği için kendisinden izin istediklerini, babasının mimarı olduğu bu yapıya ilişkin red yazısını idareye gönderdiğini ve kabul etmediğini belirtti. Candan “14 Bina içerisinde yer alan Danıştay Binasının mimarı Doğan Tekeli ile görüştük. Doğan Tekeli haberinin olmadığını söyledi. “kendine özgü bir yapıdır, o dönemin karakterini ve mimari özelliklerini taşımaktadır. Bana haber verilmesi, ben böyle bir değişikliği kendime hakaret olarak görürüm, böyle bir değişikliğe izin vermem” dediğini iletti. İlk 14 yapı ile ilgili tüm hayatta olan eser sahipleri ile görüştüklerini hiçbirinin haberinin olmadığını belirten Candan şöyle devam etti: “Burada telif hakkı sahibi olan mimarlarla görüştük çünkü, hukuksal bir süreci de başlatacağız. Hukuksal süreçle birlikte bir kampanya da yürüteceğiz. Siz bir eser üretiyorsunuz ve eserinize bir başkası ve konuyla alakası olmayan bir Belediye Başkanı, her şeye ben karar veririm yaklaşımıyla müdahale etmek istiyor. Fikir ve Sanat eserleri kanunun da değişiklik öngörülüyor, mimarın ölmesiyle birlikte telif hakkının da ortadan kalkacağı bir madde var, mimarlığın özgünlüğünü bitirecek bir uygulama bu. Hatta şu günlerde, bir mimar herhangi bir ihaleye girdiğinde kamu ile bir iş yapmak istediğinde mimarların telif haklarını baştan devretmelerini istiyorlar. Kamuya bir proje üretirken Selçuklu ve Osmanlı mimarisine dair cepheler isteniyor ve bunlar yapılmadığı takdirde bir daha ihaleyi vermeyeceklerine dair tehditler edildiğini duyuyoruz. Alafranga tuvaletlerin “ecnebi” işi olduğuna dair, olmaması gerektiğine dair tasarımdaki baskıları mimar üyelerimizden öğreniyoruz. Bunlar ideolojik yaklaşımlardır, Türkiye Cumhuriyetinin özgürlükçü değerlerini ve modernist yapısını değiştirerek yaşam alanlarımızı değiştirmek istiyorlar.” “Zorbaca bir tutum” Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Batuman, telif hakları konusunda mimarların söz hakkının gasp edildiğini söyledi. Batuman, “ Telif hakları ayak bağı olarak görüldüğü için bununla ilgili düzenleme yapıldı ve telif hakkını salt bir parasal değere indirgeyen düzenleme yapıldı. Şimdi söylenen biz bu cephelerle ilgili telif hakkının var olduğunu biliyoruz, parası neyse veririz diyorlar. Bu değişiklik Afet yasası ile birlikte geçirildi. Afet yasasının mantığı burada da sürüyor. Afet yasası yaşam alanlarının dönüşümünde, yaşam alanlarında yaşayanların söz hakkını yok sayan bir yaklaşımla üretildi. Burada da mimarların söz hakkını gasp eden bir tutum var. Burada bu cephelerin Osmanlı’ya referansla, Selçukluya referansla yapılması anlamında değil ama yaşam alanlarımızın nasıl düzenleneceği anlamında oldukça ideolojik ve zorbaca bir tutum olduğunu görüyoruz.” Dedi. “Gökçek Kendi Görevini Yapsın” Batuman’ın ardından söz akan Hakkan, Gökçek’e önerisi olduğunu söyleyerek, “Telif hakları açısından sıkıntılı, ve yeterli de değil düzenlemeleri. Geldiğimiz noktada Melih Gökçek aldığı bu kararla bunu maalesef hayat geçiriyor. Ben Şantiye şefiyim diye mimarların girdiği baretlere kadar giymiş ve pozlar vermiş gazetelere. Alanda olacağım, inşaatların başında olacağım diyor. Bu işleri bizlere bırakarak, Birazcık da kendi görevini yapması gerektiğini öneriyorum.” Hakkan Melih Gökçek’in LİvCom ödülüne de değinerek “ basından izledik çakma çıktığına dair ödülün haber var, Talihsiz bir şey, kentimiz açsından üzülerek söylüyorum. Keşke o ödülü alsaydık, biz de isterdik yaşanılası bir kentte yaşamayı. Bizim de sorumluluğumuz var, hepimizin sorumluluğu var, asıl sorumluluk bu kenti yönetenlerde. Üzüntüyle izliyoruz. Kendisinin açıklamaları var, ödülün gerçek olduğuna dair. Düştüğümüz durum açısından basına yansıyan şey çok zavallıca bir şey, Melih Gökçek açısından söylüyorum. Şirketin hiçbir akreditasyonu yok, BM ile hiçbir bağı yok, yetkilendirilmiş bir kurum değil, tek kişinin yönettiği bir şirketten para karşılığı alınan bir ödül olarak görünüyor haberde. Böyle şeyleri yapmamak lazım, yine geçtiğimiz günlerde Dünya Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmişti kendisi, bir takım manipülasyonlar da tespit edildi. Bizim hazırladığımız bir rapor sonucunda da yine alamadı ödülü. O ödül içinde aynı şeyi düşünüyorum, Keşke hak etseydik de alsaydık ödülü” “Gökçek Üslubunu değiştirmeli, yakışmıyor” Candan ise ödül haberlerine dair “ Bir Belediye Başkanı’na yakışmayan üslupta basında çıkan haberlerin ardından twitterdan twit attı. Üslubunu ve kavgacı olan yaklaşımını değiştirmesi gerekiyor, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan ve Ankara’yı böyle bir Belediye Başkanı’nın yönetiyor olmasından, üzüntü duyarız. Üslubunu değiştirmeli, bu bile bu ödülü alamayacağının göstergesi diye düşünüyorum” dedi. “Gökçek inanıyor mu?” Bülent Batuman ise “Bu ödüle dair haberlerin doğru olup olmadığını bilmiyoruz ama doğruysa eğer iki nokta dikkate değer. Bir tanesi gerçekten de Büyükşehir Belediyesi buraya bir para ödedi mi? Bizim paralarımızı böyle bir şey için kullandı mı? İkincisi de bu kadar zeki, kafası çok iyi çalışan tabiri caizse “cin” gibi bir Belediye Başkanı’nın Ankara’nın da şu haliyle en yaşanılır kent ödülü aldığına, alacağına inanması bizi çok şaşırtıyor doğrusu” şeklinde konuştu. “Merkez Lokantası’nın kapatılması sürecinde Manüplasyon Olabilir” Atatürk Orman Çiftliği hakkında basına bilgilendirmede bulunan Candan şunları kaydetti: ““Merkez Lokantası’nda Ekim ayında Mimarlık Haftası’nın etkinliklerini yapacaktık. Kendileri ile konuştuğumuz da tamam dediler, sonrasında vazgeçtiler. Borcu olan bir kuruluş para kazanması gereken bir ortamda bir anda vazgeçiyor. Merkez Lokantası’nın kapatılmasında ciddi bir manipülasyon olduğunu düşünüyoruz. ODTÜ’de alkollü içki yasağı kararı aldılar. AOÇ sınırları içinde de aynı yaklaşımla karara alacaklarını düşünüyoruz.” Candan ayrıca AOÇ arazisinde TBMM Kongre Merkez binası yapılmasına ilişkin kararında askıya çıktığını, askı süresince vakit kaybetmemek için itiraz etmeyeceklerini, askıdan indikten sonra iptal davası açacaklarını belirterek, bira fabrikasına dair tescil başvurusunu da yaptıklarının bilgisini verdi. Başkent gaz ihalesine ilişkinde, Gökçek Kamunun bütçesini kamu yararına kullanmıyor Başbakanın ihale ilgili açıklaması da bunu doğruluyor “dedi. Toplam Görüntülenme : 104129 |
Kategori Haberleri
Yorumlar
|