GÜNCELKENTPOLİTİK GÜNDEMKÜLTÜR SANATBASINDANYAZARLARSOBEDENSOBELEDİKLERİMİZRÖPORTAJLARGEZENTİYUMURTALAR
Ara
Türkiye Kentsel Dönüşüm’de sınıfta kaldı

Türkiye Kentsel Dönüşüm’de sınıfta kaldı

BM Raportörleri Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin davetiyle Türkiye’de önce kentsel dönüşüm alanlarını gezdi sonra sempozyuma katıldı. Birleşmiş Milletler raportörlerinin katıldığı sempozyum yoğun ilgi gördü. Ana konuşmacılardan BM Konut Hakkı Eski Raportörü Milan Kothari “Türkiye’de ciddi bir insan hakkı ihlali var ” şeklinde görüş bildirdi.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin davetiyle BM raprotörleri de Konut hakkı Sempozyumu’na katılarak, Konut hakkı ihlallerini tartıştı. Sempozyum programının ilk günü Birleşmiş Milletler Raportörlerinin kentsel dönüşüm alanlarını gezmesini ve yerinde inceleme yapmasını kapsarken ikinci günü TED Üniversitesi Konferans salonunda yapılan tartışmalarla devam etti. Açılış konuşmasını Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan yaptı.

Candan: “AKP hükümeti, çıkarttığı yasalarla tüm ülke topraklarını sermaye birikiminin aracı olarak görüyor. Yapı denetim Kanunu, kıyı kanunu, 2B yasası, afet yasası ile kültürel miras, doğal mirasa, kent toprakları hepsi rantın aracı olmaya başlıyor. Bir sabah uyandığınızda, hükümet evinize el koymuşsa, mahkemede yürütmeyi durdurma kararı alınamıyorsa, hakkınızı arayamıyorsanız yapabileceğiniz tek şey var Direnmek! Direniş bu koşullarda, insan hakkı olmaya başladı. Kent ve mimarlık ölçeğindeki tüm alanları kapsayan bu yaklaşımla birlikte Mimarlar Odası Ankara Şubesi Direnişin ve Umudun Başkenti eylem planıyla nerede direniş varsa orada olmaya çalışıyor. Dikmen’de evlerinden çıkarmak için işin mafyaya ihale edildiğini gördük, Altındağ’da Hacıbayram’da Büyükşehir Belediyesi’nin insanları tehdit yoluyla yerinden etmeye çalıştığını gördük. Kentsel dönüşümle devletin zorba olduğunu gördük. Konut hakkı sempozyumu işte bunun için önemlidir, mücadeleye yön vereceği için önemlidir. Bugün isyan süreci karşı durmaktır, hayata dokunmaktır, eylem yapmaktır, koyduğunuz tavrın sürekliliğini sağlamaktır. Bir çocuk karalılığıyla inatla bir şeyi savunmaktır. “ dedi.

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan Sempozyum ile kentsel dönüşümdeki hak ihlallerini uluslararası bir boyuta taşımak istediklerini belirtti. Hakkan: “Biliyoruz ki Kentsel dönüşüm alanlarında direnen insanlara karşı çok ciddi saldırılar yaşandı. Konut Hakkı sempozyumuyla insan hakları ihlallerine dikkat çekmek istiyoruz. Kothari ve Ghazi’nin hazırlayacağı raporların bu ihlalleri gözler önüne serecek. Kentsel dönüşümdeki hala sürdürülen yanlış uygulamaların, İnsan hakkı ihlali olarak uluslararası arenada ve kamuoyunda paylaşılması büyük önem taşıyor” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından İlk oturum, “Neo Liberal Kentleşme ve Konut Çevreleri” başlığı altında Birleşmiş Milletler Konut Hakkı Eski Raportörü Miloon Kothari’nin konuşmasıyla başladı.

“Halka hiçbir şey sorulmuyor”

Kothari: Bizim Ankara’da gezdiğimiz yerlerde gördüklerimiz, Türkiye’nin altında imzası bulunan BM sözleşmelerinin açık ihlalini oluşturuyor. Buralarda oturanlar yurttaştır ve bir çok başka temel hakkın yanında aynı yerde oturma hakkına sahiplerdir. Türkiye Anayasası’nın 91. maddesi Uluslar arası yasaların daha üstün olduğunu söylüyor. Benim yoğunlaşacağım konu katılım olacak. Katılım ve danışılma hakkına yoğunlaşacağım. Burada dönüşüm, özgür ve bilgilendirilmiş koşullarda yaşanmıyor. Halka hiçbir şey sorulmuyor. Çok ciddi bir insan hakkı ihlali, gözlerimle teyit edildi. Türkiye dünyanın en kötü örneklerinden birini oluşturuyor. TOKİ Projeleri insan hakkının en temel ilkesinin açık ihlali. Kentsel dönüşüm, rızaya dayanmalı ve bilgilendirilmiş rızaya dayanmalı. Gördüğüm bunu yasalarla yapıyor olmalı ancak yasalar demokrasiyi tahrip eden yasalar. Bir çok belediye de BM’ye biz demokratik bir ülkeyiz dese de demokrasi yo. Mimarlar ve şehir plancıları sürece katılmıyor. Halk sürece katılmıyor. Türkiye kendisini demokratik bir ülke addediyorsa, katılım ve rıza hakkı, demokrasinin en temel ilkesi. Uluslararası yasalar insanların yerinden tahliye olmaması gerektiğini söylüyor. Dikmen’deki insanların neden gitmesi gereksin? Konuştuğumuz bir çok insan, kendi çevrelerinden koparılacaklarını, sosyal imkânlardan yoksun kalacaklarını, bu projelerde oturamayacaklarını söylüyor. Türkiye’deki insan hakkı ihlali çok açıktır. Benim ele alacağım nokta Katılımdan yoksun olmasıdır. Demokrasiye dair önemli bir şey bu. Hükümetin muhalefete dair, direnişe dair nasıl bir tutum aldığı da önemlidir. Uygulamada, anti demokratiktir diye direnen, Odalara karşı, insanlara karşı nasıl bir tutum aldığı önemlidir. Anladığım kadarıyla Türkiye’de haktan yana olanlar yok edilmek isteniyor. Evlerinden tahliye edilen insanlarla ilgili çarpıcı olan bunun muazzam bir insan hakkı ihlali olduğunu görüyoruz. Tüm bunlar otoriter ülkelerde her yerde yaşanıyor.”

Tahliyelerde insanların sadece evlerini kaybetmediğine değinen Kothari şöyle devam etti: “ Delhi’de bir topluluk tahliye edildi ve evini kaybeden her aile geçimlik faaliyetlerini de kaybetti. Ne yapabiliriz? Mümkün olan ilk adımda, daha fazla mücadele ve kampanya ile konut hakkı hareketleri oluşturup ulusal çapta birleştirmemiz lazım. Son on yılda dünyada önemli gelişmeler oldu, evrensel sözleşmeler var. Türkiye’deki duruma tepki göstererek bir çok mekanizma var. Konut hakkı mücadelesine dair hazırlanan broşür ilk kez Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından Türkçeye çevrildi. Çok önemli bir broşür. Neler yapılabileceği konusunda da yol gösterici bir broşür. Hangi adımların atılabileceğini anlatıyor. “Kent hakkı” nı tartışmalıyız. “Kent Hakkı” Latin Amerika’da yaygınlaşan bir kuram. Kentte yaşayan herkesin, sağlık, su, ulaşım, iş sahibi olma hakkına sahip olduğu düşüncesinden yola çıkıyor. Bu son derece güçlü ve bir örgütlenme ve mücadele haline gelebilir. Kentteki tüm temel hakları birleştirecek bir hak haline gelebilir.

“Türkiye’nin yoksulları olimpiyatları ödeyemez”

Kothari İstanbul’daki yapılacak olimpiyatlara şu sözleriyle dikkat çekti: “ İstanbul’da Olimpiyatlar yapılacak olursa buna katlanmazsınız. Türkiye’nin yoksul insanları, Olimpiyatların giderlerini ceplerinden ödeyemez. İnsanlar bundan son derece etkilenecekler ne kadar etkilendiklerini daha önce gördük. ;Karamsar gelebilir ama buna katlanamazsınız. Neoliberal gündem de siyasetçiler arasında şöyle bir mantık hakim, Kalkınma insanların ödemesi gereken bir bedelmiş gibi. Kalkınma adına insanların feda edilmesi, örtük bir bedeldir.”

“Konut alınıp satılacak bir mal değildir”

Ana konuşmacılardan Milan Kothari “konut alınır satılır bir mal değildir” şeklinde sempozyumu özetleyerek “bir yandan da kamusal çıkarlar adına mega kentler yaratılıyor. Gördüklerimiz dünya çapında muazzam mafyatik ilişkiler, siyasetçiler, arazi kartelleri ve arazi mafyaları ile karşı karşıyayız. Konut temel hak yerine mala dönüştükçe daha fazla insan yerinden ediliyor. Yolsuzluk artıyor.

Dünyanın her yerinde ekonomilerin çöktüğünü görüyoruz temel sebebi arazideki, gayrimenkullerdeki sınırsız spekülasyon. Bankalar ev sahibi olamayan insanlar için konut teşvikleri veriyor. Yasadışı morgage uygulamalarına sebep oluyor. Muazzam bir ev sahipliği sapkınlığı yaratılıyor. Ve sanki başka hiçbir seçenek yokmuş gibi. Herkes ev satın almalıymış gibi. Konut bir meta değildir alınıp satılacak bir mal değildir. Bu durumun yarattığı, sosyal malların özelleştirilmesidir. Suyun, elektriğin, kanalizasyonun özelleştirilmesi.” Şeklinde konuştu.

BM İnsan Hakları Yüksek komiserliğinden sempozyuma katılan Bahram Ghazi Tahliyelerin hangi şartlarda yapılabileceğine değindi. Ghazi: “ Yerinden tahliye hiçbir şekilde olmamalıdır. Ancak bazı şartlarda tahliye olabilir. Doğal afetler gibi. Bu yer değiştirmelerde öncesinden insanların evleri hazır olmalı. İnsan hakları ön planda olmalı yani hiçbir yol kalmamışsa yer değiştirme yapılmalı. Zor kullanma olmamalı. Ve servislere ulaşım, eğitim olanaklarına ulaşım, sağlık olanaklarına ulaşım çok önemli. Yer değiştirmelerde en çok kadınlar ve çocuklar olumsuz etkileniyor. Kadınların aynı yerdeki akrabalık ilişkileri kesiliyor yani destekleri kesiliyor.” Dedi.

Sempozyum konuşmacılarından Tarık Şengül ise konutların hisse senedi olduğunu vurguladı. “ Konutun meta haline geldiği noktada, konutun yeniden üretim çevriminde insan unsurunun bulunması mümkün değil. Büyük kentlerin hepsinde çok açık bir konut krizi varken, %50’lere giden konut fazlası da var. Nedir bu konutlar hisse senedidir. Alanın gözünde de çok gidilmeyen bir yer, kasada saklanmıyor da bu senet, kentin bir yerine konuyor hisse senedi orada duruyor. Uzun süre kentleşmenin siyasetini tartıştık. Kentsel gerçekliği kullanabilecek bir hareket var mı? Yerel seçimler yaklaşırken şu soruda önemli Kentsel alnın yarattığı çelişkileri siyaset ne kadar anladı?”

Bülent Batuman, Kuzey Ankara ile örneklendirerek yaptığı sunumda, “ Kentsel dönüşüm merkezi devlet mekanizmasının içerisine entegre edildi. Yerel devletten merkezi devlete taşındı. Kuzey Ankara Kent Girişi Projesi önemli bir örnek. Kuzey Ankara kentsel dönüşümde rızanın hızla üretildiği bir yerdi. 1,5 2 yıl içinde insanlara evlerinin verileceği söylendi. Barışçıl bir yıkım süreci yaşandı. Çok hızlı ilerledi. 7 yıl sonra İnsanların hala taşınamamış olması, bu projenin çalışmadığının bir göstergesi. İfadelerine yer verdi.”

Konut Hakkı Sempozyumu ardından yapılan forum, mücadele tartışmalarıyla noktalandı.


Toplam Görüntülenme : 95361
Kategori Haberleri

Yorumlar
Yorum eklenmemiş.
Yorum için giriş yapınız!