GÜNCEL | KENT | POLİTİK GÜNDEM | KÜLTÜR SANAT | BASINDAN | YAZARLAR | SOBEDEN | SOBELEDİKLERİMİZ | RÖPORTAJLAR | GEZENTİ | YUMURTALAR |
DİLEKLE OLMUYOR; BAŞKA BİR ŞEY YAPMALI…
2011 bir dizi karmaÅŸanın, toz bulutunun arasında, 11.11.2011 gibi rakamsal tesadüfleri ile geride kalıyor… Yalancı baharların yılı olarak anılacak herhalde ilk etapta 2011, sonra ekonomik krizlerin yılı diyebiliriz eski yıla, 2011 bir yandan da demokrasinin beÅŸiÄŸi olarak görülen ülkelerde demokratik seçimlerle iÅŸbaşına gelen hükümetler yerine liberal para politikalarının ve piyasaların atadığı “baÅŸbakanların” göreve getirildiÄŸi bir yıl oldu. SavaÅŸlar, felaketler, yıkımlar hiç eksik olmadı yıl boyunca, bu arada yalnız ve masum ülkemizde ise, seçimler ile birlikte yeni bir siyasi döneme girildiÄŸi artık apaçık ortaya çıktı. Kanun Hükmünde Kararnameler ve torba yasalar rejimi… En temel sosyal hakların yok edilmeye baÅŸlandığı bir dönemde, memlekette herkes bir ÅŸeylerle yüzleÅŸmeye çalıştı ama, lafın özü “burada da at izi, it izine karıştı”… YüzleÅŸmek bir yana, birçok konu ve olay, olgu yüzümüze gözümüze bulaÅŸtı! Genel olarak, egemen iletiÅŸim dünyasında, televizyon kanallarında ve gazetelerde, Ãœlkemizin Çin ile birlikte ikinci büyük geliÅŸme gösteren yani 2011’de en çok büyüyen ekonomi olduÄŸu söylenip durdu. Belki deÄŸerlendirmeye ve bilançoya bu “büyüme” meselesinden baÅŸlamak da yarar var. Evet, verilere bakıldığında Türkiye ekonomisinin bir büyüme içinde olduÄŸu görülmektedir. Ancak, görülmeyen “gerçeÄŸe” biraz olsun deÄŸinmek gerekiyor. Türkiye’de ekonominin motor gücü arasında, inÅŸaat sektörünün ve otomobil sahipliliÄŸin teÅŸvik edilmesinin çok büyük bir rolü olduÄŸu görülmektedir. Kentsel dönüşüm proje ve uygulamaları ile birlikte, TOKÄ° konutları ve yatırımları, bu arada yurtdışında Türk inÅŸaat firmalarının saÄŸladığı katma deÄŸer ekonomiye ilaç gibi gelirken, otomobil sanayinde yaÅŸanan geliÅŸmeler ( yol, trafik, kaza vb önemli olguları ve sonuçları bir an için unutsak bile…) para ve sermaye akışını saÄŸlayarak, Avrupa’daki krizin Türkiye’ye yansımasını geciktirmiÅŸtir. Sonuç olarak, istihdam yaratmayan bu büyüme, sosyal ve toplumsal bir geliÅŸme ve büyüme olarak görülemez. Çünkü, Türkiye Ä°statistik Kurumu verileri dahi, ülkemizin içinde bulunduÄŸu vahameti ortaya koymaya yetmektedir. Türkiye'de açlık ve yoksulluk istikrarlı biçimde sürüyor! Türkiye’de gelir dağılımında yaÅŸanan eÅŸitsizlik ve dengesizlik, daha önceki yıllarda olduÄŸu gibi 2011 yılında da aynı ÅŸekilde devam etmiÅŸtir. Türkiye’de en yoksuldan en zengine ulusal gelirden alınan paylar incelendiÄŸinde çok ilginç bir tablo ortaya çıkmaktadır: Türkiye’de kiÅŸi başına ortalama ulusal gelir 10000 ABD Dolarıdır. Ãœlkemizde en fakir 7.3 milyon yurttaşımızın kiÅŸi başına ulusal geliri 2114 ABD Doları iken, en zengin kesimin, yani yine 7.3 milyon yurttaşın, kiÅŸi başına ulusal geliri ise 32537 ABD Doları olarak hesaplanmıştır. Bu durumda, ülkemizde bazı insanlar Avrupa’nın en zengin ülke nüfusu gibi, mesela Ä°sviçreli gibi yaÅŸarken, yine aynı ülkede, aynı kentlerde ve birbirine deÄŸen mekânlarda insanlarımızın bir kısmı da dünyanın en yoksul halklarından biri olan Honduraslılar gibi yaÅŸamaktadır. Bu durumun tescil edildiÄŸi belge ise bir uluslar arası dokümandır. 2011 yılında, OECD Raporları’nda Türkiye gelir eÅŸitsizliÄŸinin bozuk olduÄŸu ülkeler arasında en ön sıralarda yer almıştır. Bu noktada, bir baÅŸka araÅŸtırmaya daha deÄŸinmekte yarar var. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Kalkınma Programı tarafından her yıl hazırlanan, “Ä°nsani Kalkınma Endeksi”, ülkelerin, ekonomik geliÅŸmiÅŸlikleri dışında kalan göstergeleri dikkate alarak bir deÄŸerlendirme yapmaktadır. Bu çalışmada, ülkelerin gayri safi milli gelir dışında kalan deÄŸiÅŸik performansları göz önüne alınmaktadır. SaÄŸlık, eÄŸitim, çevre koruma faaliyetleri, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve enerji alanındaki çevre dostu uygulamalar, sürdürülebilir geliÅŸme konusundaki çalışmalar bu endeksin temel belirleyici unsurları olarak görülmektedir. Ãœlkeler bu alanda yaptıkları veya yapamadıkları ile puanlandırılmakta ve bir geliÅŸmiÅŸlik puanı elde etmektedirler. Bu geliÅŸmiÅŸlik endeksi, ülkeleri klasik iktisat kuramlarında kullanılan deÄŸiÅŸkenlerle incelemek yerine, örneÄŸin “temiz üretim uygulamaları” veya “karbon emisyonlarına” yönelik aldığı tedbirlerle incelemeyi öngörmektedir. 2011 Yılı BirleÅŸmiÅŸ Milletler Ä°nsani GeliÅŸme Endeksi’nde ülkemizin yeri 187 ülke içinde 92. sırada kalmıştır. Durumumuz “hadi canım sen de, o ülke de bizden iyi mi?” dedirtmektedir. Bu tablo, çevre politikalarının, saÄŸlık ve eÄŸitim politikaları ile birlikte önem ve önceliÄŸini ortaya koyması açısından son derece çarpıcı sonuçlar taşımaktadır.
Güney Afrika’nın Durban kentinde Kasım ayı sonunda baÅŸlayan, Aralık ayı başında da devam eden ve yaklaşık 10 gün süren BirleÅŸmiÅŸ Milletler Ä°klim Konferansı’nda 3 Aralık 2011 tarihinde, ‘Günün Fosili’ ödülünü Türkiye aldı. “… 700’den fazla üyeye sahip Ä°klim Eylem Ağı (CAN) adlı grup tarafından organize edilen ‘Günün Fosili’ ödülü, iklim müzakerelerinde sonucu olumsuz etkileyecek politikalar ortaya koyan ülkelere veriliyor. 1999 yılından bu yana verilen ödülü Türkiye ilk kez bu yıl kazandı(!) ve podyuma çıktı.” (http://www.yesilekonomi.com/durban-postasi/) Ãœlkemizin bu baÅŸarısı (!), büyük televizyon ekranlarında ve “çok” tirajlı gazetelerde yer bulmadı. Oysa çok önemli haber deÄŸeri taşıyan bu ödül, Türkiye’nin saÄŸladığı ekonomik büyümenin insanı dışlayan yanı ile birlikte, doÄŸayı yok eden diÄŸer yanını da ortaya koyması açısından son derece çarpıcı bir olaydı. Türkiye’nin sanayileÅŸme, kentleÅŸme ve enerji politikalarının doÄŸal yaÅŸam alanları üzerinde yarattığı tahribat günlük yaÅŸamımızın bir parçası olurken, örneÄŸin yaÅŸadıkları köye, sahip oldukları nehirlere ve ormanlara sahip çıkan yurttaÅŸlarımız bazılarınca “eÅŸkıya “olarak görülüp, haklarında dava açılırken, Türkiye’ye verilen ödül dergi sayfalarına kapak olacak kadar deÄŸer taşımadı ne yazık ki… Çünkü eÄŸer bu fosil ödülü haber olsaydı Türkiye’nin Kanada ve Çin ile birlikte en kirletici ülke olduÄŸu görünür olacak ve eÅŸkıyaların haklılığı bir kez daha kanıtlanacaktı. Sadece, 1990-2000 yılları arasındaki Sera Gazı miktarlarındaki artışları Kanada ve Türkiye açısından karşılaÅŸtırdığımızda ise çok ilginç bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Kanada’da artış %18 olurken, Türkiye’de artış miktarı % 98 *Sera gazları –karbon dioksit (CO 2 ), su buharı, metan ve diÄŸerleri– Dünya'ya gelen ve tekrar uzaya yansıyan ısıyı tutarak yeryüzünü ısıtıyor. Sanayi devrimi öncesindeki binlerce yıl boyunca atmosferdeki sera gazları görece kararlı bir düzeyde kalırken, o dönemden beri fosil yakıt tüketimi gibi insan faaliyetleri bu düzeyin yükselmesine neden oldu. Sera gazı oranlarının artması ısınmayı yoÄŸunlaÅŸtırıyor. BM Hükümetler arası Ä°klim DeÄŸiÅŸikliÄŸi Paneli'nin 2001 Raporu’na göre “son 50 yılda gözlemlenen ısınmanın sera gazı oranlarının artışından kaynaklandığı “ belirtiliyor. Dünya’nın % 99’unu temsil eden kesimlerin, para ve piyasaların simgesi ABD’nin kalbinde baÅŸlattığı “Wall Street Ä°ÅŸgal Eylemleri” de 2011 yılına damgasını vuran olaylardı. Dünya genelindeki, siyasal, toplumsal ve ekonomik eÅŸitsizliÄŸi anlamak için belki de, kapalı kapılar ardında, sokakları, meydanları ve parkları “iÅŸgal eden ve ablukaya alan” gençleri izleyen ve diÅŸ gıcırdatan en zenginler kulübünün icraatlarına bakmak yeterli olacaktır. DeÄŸil midir ki yoksulluÄŸun ve açlığın sebebi küresel ölçekteki yaÄŸma politikalarıdır, bunların müsebbibi olanların faaliyetleri iyice anlaşılmadığı, deÅŸifre edilmediÄŸi sürece ve en sonunda da bitmediÄŸi sürece dünyada da ülkemizde de hem insana hem de yaÅŸama ve doÄŸaya dair sorunlar sürecektir… Gazetemiz baskıya girerken ülkemiz bir ilke daha imza attı. Milletvekillerinin aylık ücretlerine yapılan zam ile ulusa gelire göre milletvekili maaşı sıralamasında Türkiye ilk sırada yer alıyor artık… Birçok geliÅŸmiÅŸ ülkeyi geride bırakan ülkemizde, asgari ücret ve kiÅŸi başına düşen ulusal gelir içler acısı bir durumda iken, vekil maaÅŸlarının en yüksek olduÄŸu ülke olmamız nasıl açıklanabilir ki? Sonuç olarak, bugün içinde olduÄŸumuz koÅŸullarda, her gün güncelleme adı altında, toplumun geniÅŸ kesimlerin, baÅŸka bir ürüne ve hizmete yönelik zam dalgası ile karşı karşıya kalması, benzinden kağıt-peçeteye, toz ÅŸekerden toplu taşım ücretlerine kadar daha pahalı ve çekilmez bir hayat sürmek zorunda oluÅŸumuz, 2012 yılının her açıdan zor bir yıl olacağının belirtilerini taşımaktadır. Gerçekten 2012 de, Türkiye’deki “Ä°sviçrelileri” yani Ä°sviçreli gibi yaÅŸayanları bilmek, yine ülkemizdeki “Honduraslıların” seslerine ve yüreklerine deÄŸerek yaÅŸamak ve bu ülkeyi “içimizdeki Ä°rlandalılardan korumak ve sakınmak gerekiyor”… Hangi Türkiye? sorusuna vereceÄŸimiz yanıt, öncelikle eÅŸit ve özgür bir ülke özlemi ile bugünkünden farklı bir memleketi tarif edecekti, ancak bu tarif ve analizler, hangi büyüme, nasıl bölüşüm ve ne adına kalkınma soruları ile daha karmaşık bir hal almadan, hepinize, tüm okurlarımıza güzel mi güzel bir yıl diliyoruz…saÄŸlık ve mutluluk, bolca da demokrasi sizinle olsun. Toplam Görüntülenme : 128039 |
Kategori Haberleri
Yorumlar
|