Sobe Gazetesi 2024 - Muhalefetin İstanbul Adayı Olsa İdim
GÜNCELKENTPOLİTİK GÜNDEMKÜLTÜR SANATBASINDANYAZARLARSOBEDENSOBELEDİKLERİMİZRÖPORTAJLARGEZENTİYUMURTALAR
Ara
Muhalefetin İstanbul Adayı Olsa İdim

MUHALEFETÄ°N Ä°STANBUL ADAYI OLSA Ä°DÄ°M!

Bir Mimar ve Kent Plancısı Olarak Neler Söylerdim?

Uzun süredir, ülkemizde, özellikle halka hitaben yapılan konuÅŸma ve basın haberlerinde, yalan ile gerçeÄŸin, doÄŸru ile yanlışın iç içe geçtiÄŸi bir ortamda yaşıyoruz. YaÅŸamakta olduÄŸumuz yerel seçimler sürecinde ise, bu durum daha da yoÄŸun bir ÅŸekilde sürüyor. Bu durumun Ä°stanbul’un sorunları ve çözümleriyle ilgili, yapacağımız açıklamaları zorlaÅŸtırmasını beklemiyor deÄŸildik. Ancak kentin ve kentsel yaÅŸamın ülkenin çok kapsamlı siyasi sorunlarına göre çok daha somut ve anlaşılabilir olması, bu ifade zorluÄŸumuzu hafifletecektir diye düşünürken, Sayın CumhurbaÅŸkanımız imdadımıza yetiÅŸti ve iÅŸimizi çok kolaylaÅŸtırdı. Sayın CumhurbaÅŸkanımız gerek kültür ve sanata, gerekse Ä°stanbul’a ait öyle deÄŸerlendirmeler yaptı ki, artık ‘konuya ve söze nereden girersek, nasıl ifade edersek, halkımıza kendimizi daha kolay anlatabiliriz’ gibi bir endiÅŸemiz kalmadı.

Öncelikle    Sayın     CumhurbaÅŸkanımızın    söylemlerini    hatırlatmakta    yarar    var:

“…Ä°stanbul’a çok ihanet ettik, bunda benim de payım ve sorumluluÄŸum var” ve “…Kültür ve sanat ülkelerin yaÅŸamında en az ekonomi kadar önemlidir. Ancak Ak Parti döneminde, kültür ve sanat alanında baÅŸarılı olamadık ve bu durum içimde acı veren bir uhdedir” diyordu Sayın BaÅŸkan. Sayın CumhurbaÅŸkanımızın, tamamına katıldığımız bu saptama ve deÄŸerlendirmeleriyle, bize yaptığı yardım için teÅŸekkür ediyoruz. Bundan sonra bu deÄŸerlendirmelerin açılımını yapıp, Ä°stanbul’un sorunları ile ilgi ve iliÅŸkilerini açıklamaya çalışacak, baÅŸka bir söylemle bu iki genel deÄŸerlendirmenin altını doldurmaya çalışacağız.

Yukarıda deÄŸindiÄŸimiz ‟İstanbul’a ihanete ait konu ve hususlar” şöyle özetlenebilir;

ï‚·    En karmaşık ve bütünsel ÅŸehircilik sorunlarına, tek adam olarak tanı ve deÄŸerlendirme yapmak ve bunun sonucu ‟bilimselliÄŸin en çok gerektiÄŸi, gerek planlama kurumunu, gerekse planlama kavramını dışlamak.

ï‚·     Kent ulaşımını, ‘özel oto’nun egemen olduÄŸu bir yaklaşıma mahkûm etmek.

ï‚·     Ulaşımda toplu taşımaya, özellikle metroya duyulan ihtiyacın yıllarca farkında olmamak ve onlarca yıllık gecikmelere neden olmak.

ï‚·     Ä°stanbul’un deniz ve kıyı potansiyeli olanaklarına hiç ilgi göstermemek.

ï‚·     Rantı, her çeÅŸit ulaşım, arazi kullanma ve yapılaÅŸma kavramlarında temel belirleyici etmen olarak kullanmak.

ï‚·     Aslında,  bir  saÄŸlıklaÅŸtırma  aracı  olan  â€Ÿkentsel  dönüşüm”  kurumunu,  kentsel  dokuda

yoğunlaştırıcı ve paralize edici bir araç haline getirmek.

ï‚·     Genelde kent geliÅŸimine bir vizyon getirmediÄŸi gibi, kendi yaptırdığı ulaşım planlarında dahi yer almayan ve kentsel dağılmayı tetikleyen, kontrolden çıkaran 3. BoÄŸaz Köprüsü, havaalanı ve Kanal Ä°stanbul gibi yatırımlara karar vermek.

ï‚·     Ä°stanbul’un kültür ve sanat yaÅŸamının üretici ve besleyicileri olan opera, konser salonu,

şehir tiyatroları vb. mevcut kurumları işlevsizleştirmek ve gelişmesini engellemek.

ï‚· Kendi kültür kapasitesini ve beÄŸenilerini esas alarak Ä°stanbul kent mekânının mimarilendirilmesini oluÅŸturmaya kalkmak. (çakma Osmanlı tasarımları vb.)

ï‚·     Ä°stanbul’un en güzel coÄŸrafi etmenlerinden olan orman dokularının kemirilmesi ya da yok

edilmesine ilgisiz kalmak.

ï‚·     Ä°stanbul’un eÅŸsiz siluet deÄŸerlerini yaralayan gökdelenleri teÅŸvik etmek.

ï‚·     Kentin açık alanları ve meydanlarını niteliksiz tasarımlara peÅŸkeÅŸ çekmek.

ï‚·    Ä°mar disiplininin yok edilmesini oluÅŸturan giriÅŸim ve kakofoniyi teÅŸvik etmek ve destek vermek.

 Geniş taraftar kitlesinden oy almak amacıyla, ancak gerek yer seçimi gerekse araştırmasızlıktan kaynaklanan bilgisizlikle, atıl kapasiteli (çoğu seyircisiz) stadyum yatırımlarına karşın, oy getirisi yeterli görülmeyen, hiç bir kültür ve sanat yapısı yapmamak.

ï‚·     Yeterince geliÅŸtirilmemiÅŸ ihale yöntemleriyle her yapıyı (alt ve üst yapı) en az 2-3 katı fazlaya mal etmek ve halkın, dünyanın en pahalı kalkınma maliyetleriyle boÄŸuÅŸmasına neden olmak. (geleceÄŸe ipotek koymak)

ï‚·     Uzunca süredir ülkenin ve Ä°stanbul’un yaÅŸamakta olduÄŸu ekonomik krize raÄŸmen, kentin

özellikle işsizlerine ve alt gelir gruplarına yönelik hiçbir girişimde bulunmamak.

ï‚·     Bir yandan Ä°stanbul’u dünyanın kültür ve sanat baÅŸkenti yapacaklarını söylerken, kültür ve sanatın olmazsa olmazı olan kaliteyi tüm yaklaşımlarından dışlamak.

vb. onlarca sorun bu dizgiye eklenebilir. Bu konulara ait açılımları biraz ayrıntılandırarak ve

sorunların değerlendirmesiyle önerilerimizi bir arada sunmaya çalışacağız.

Ulaşım, Planlama ve Yeniden Örgütlenme Organizasyonları

Ä°lk ve hemen yapılacak ve daha sonraki yıllarda da incelemesi, çözüm arayışları sürdürülecek proje konusu, kuÅŸkusuz trafik ve ulaşım sorununa ait olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, her kentsel sorun gibi ulaşım da hem kent planlamasından, hem de bilimsel uzmanlıktan soyutlanamaz. Bir zincirin halkaları gibidirler. Yani, gündelik trafik disiplininden baÅŸlayarak yol, metro, köprü, otopark vb. ulaşım konularına ait proje kararlarını, ne belediye baÅŸkanları ne cumhurbaÅŸkanı ne de herhangi bir birey kendi başına veremez. Yöneticilerin ve siyasilerin alınacak kararlara katılımları elbette önemlidir. Ancak bu kararları üretecek olan, ‟yeterli bilimsel özerkliÄŸe sahip, planlama ve ulaşım organlarıdır”. (Akademik güçlerle de destekli komite, üst kurul vb.) ÖrneÄŸin; Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın bahsettiÄŸi ihanet suçlarından biri olan 3.BoÄŸaz Köprüsü ve kuzeydeki ormanları yok eden çevre yolları, CumhurbaÅŸkanı’nın kendi yaptırdığı planda yer almıyordu. Ancak unutulmamalı ki, bu kararın benzerini hangi birey verseydi durum deÄŸiÅŸmeyecekti. Yeni havaalanı ve Kanal Ä°stanbul projeleri de bundan farklı deÄŸildir. Bu projelerin Ä°stanbul’a bilimsel olarak ne kazandırıp neler kaybettirdiÄŸini, halkımız - en geliÅŸmiÅŸ Avrupa halklarında olduÄŸu gibi – bilemez, fakat bu tür yatırımlar halkımızın bireylerine hayal ve gönüllerini okÅŸayıcı gelebilir. Ancak Ä°stanbul halkının artık Avrupa halklarından bir farklılığı olduÄŸunu düşünüyoruz. Artık Ä°stanbul sokaklarında dolaÅŸan sıradan insanlar dahi bu bilimsellik dışı icraatlarla “daha fazla kan, daha fazla gözyaşı” geldiÄŸini, yaÅŸadığı ulaşım ve trafik kaosunda görmeye baÅŸladı. Özetle yapılacak ilk icraat belediyenin iç örgütsel yapısında bu amaca uygun bir reorganizasyon yapmaktır. Bu asla bir siyasi örgütlenme deÄŸil, üst düzey bir uzmanlık örgütlenmesi olacaktır. Bu üst düzey uzmanlık organizasyonun ilk iÅŸi iki temel aks üzerinde geliÅŸecektir:

olan sorunların uzmanca incelenip deÄŸerlendirilmesine yaslı olarak, “olabilecek hedef nüfus ve alan gereksinimlerini ve geliÅŸme stratejilerini saptamak” gelmelidir. Mevcut nazım plan ve kritik kentsel alanların kontrolünü de kapsayan bu çalışma yeni yapılacak alan çalışmalarına dayanak saÄŸlayacaktır. Bu çalışma kapsamında Ä°stanbul yaÅŸamını saÄŸlıklaÅŸtırmaktan baÅŸlayarak, kısa orta ve uzun vadeli hedefler ve politikalar belirlenmelidir. Özetle yeni bir planlama süreci baÅŸlayacaktır.

2. Aks, kısa dönemde (5 yıl) ve kentin günübirlik yaşamındaki sorunları kaldırmak ya da

en aza indirecek müdahale biçimlerini saptamak ve uygulamakla ilgili olmalıdır. Örneğin; bu bağlamda ele alınacak proje konuları şöyle sınıflandırılabilir.

A.    Ãœlke genelinden soyutlanmayacak sosyo-ekonomik sorunlar: Aslında belediyenin asal

görevleri içinde doğrudan yer almasa da yaşadığımız dönem çok özeldir ve bir ülke nüfusuna sahip İstanbul kenti, bu sorunlarla gündelik yaşamında çok derinden etkilenmektedir. Üstelik yaşanan bu krizin önümüzdeki yıllarda sürme olasılığı güçlüdür. Böyle bir durumda açlığa, fakirliğe, işsizliğe, üretim ve pazarlamaya ait müdahale biçimleri oluşturulması kaçınılmazdır. Kuşkusuz bu işlemler de ciddi uzmanlık konuları olup siyasileştirilmeden oluşturulmalıdır. Fakir halk kesimleri kadar öğrenciler de bu yaklaşımının hedefindeki topluluktur.

B.    Ãœlke genelinden soyutlanamayacak sosyo-kültürel sorunlar (ya da kültürel yoksunluk):

Sayın CumhurbaÅŸkanımızın defalarca ifade ettiÄŸi “…Ak Parti olarak kültür ve sanat konusundaki baÅŸarısızlığımız, içimde bin uhdedir” tespiti bizce de çok doÄŸru olup, bu durum, Ä°stanbul için iÅŸlendiÄŸi söylenen ihanetlerin en önemlilerinden biridir. ÖrneÄŸin, Ak Parti’nin yakın geçmiÅŸe kadar dile getirdiÄŸi iddialar vardı; “Ä°stanbul’u Avrupa’nın deÄŸil, dünyanın kültür ve sanat merkezi yapacağız” diyorlardı. Gerçekten de bu çok saygı duyulacak ve kutsanacak bir vizyonu ifade ediyordu. Ayrıca bu çok da gerçekçi bir karar idi çünkü Ä°stanbul, yerleÅŸtiÄŸi eÅŸsiz coÄŸrafi mekânlarıyla da, içerdiÄŸi sanatsal ve tarihsel deÄŸerleriyle de böyle bir hedef için büyük bir potansiyele sahipti. Ancak kültür ve sanattan nasibini almamış geçmiÅŸ Ak Parti yönetimleri, kültürel kapasitesizliklerinin doÄŸal sonucu olarak, rantın öyle etkisindeydiler ki, kentin güzelim ormanlarını, çok sınırlı sergi mekânlarını AVM ve ticarethanelere tahsis etmekte, Süleymaniye gibi ÅŸaheser anıtların siluetlerine, hatta BoÄŸaziçi’nin eÅŸsiz siluetine gökdelenlerle tecavüz edilmesine ön ayak oldular.

Kültür adına yaptıklarına gelince, bunlar dini siyasete alet ettikleri cami mimarileriyle sınırlı kalmasına raÄŸmen, bütünüyle olumsuzdular. ÖrneÄŸin, Çamlıca mekanını yok eden Çamlıca Cami ya da Taksim mekan kimliÄŸine uymayan, Taksim Camilerinin mimarlık kalitesi, mimarlık konvansiyonlarında dünyanın en kötü mimarilendirilmiÅŸ dini yapıları olarak deÄŸerlendiriliyor. Yakın geçmiÅŸte Ankara Kocatepe Cami ve Adana Sabancı Cami de bu utanç verici deÄŸerlendirmelere muhatap olmuÅŸtur. Oysa daha iyilerini yapamaz mıydık? Elbette yapardık... Tabii daha iyi mimarlarca yapılsalardı. ÖrneÄŸin Vedat Dalokay’ın Ä°slamabad Cami, Turgut Cansever’in KarataÅŸ Cami, Emre Arolat’ın Sancaklar Cami gibi örneklerimiz var. GeçmiÅŸten  bugüne  her  dini  inanca  sahip  toplumlar,  en  kutsal  saydıkları  dini  yapıların

mimarilendirmiÅŸlerdir. Hala da durum aynıdır. ÖrneÄŸin, Fransa’da ki Ronchamp Kilisesi, komünist ve ateist olduÄŸuna bakılmaksızın Le Corbusier’e yaptırılmıştır. Bizden çok geri olmakla nitelendirdiÄŸimiz Pakistan’da, küçük mescit ve camiler Ä°ngiliz mimarlarına, baÅŸyapıtları ise bir Türk mimarına yaptırılmıştır.

İstanbul cami mimarlığına ait bu konuları fazla uzattığımızı düşünebilirsiniz ancak bu konu

yalnızca mimarlık sorunu deÄŸildir; “Ä°stanbul’un turizm ekonomisi ve mekânsal kimliÄŸi” sorunudur. Şöyle ki Ä°stanbul, bütün dünyada - Rio De Janeiro’nun dev Ä°sa heykeli, Paris’in Eiffel Kulesiyle anılması gibi - tarihi yarımadada yer alan Sultan Ahmet, Ayasofya ve Süleymaniye camileriyle taçlandırılan siluetiyle anılır. Bunlar Ä°stanbul’un simgeleridir ve yabancı turist Ä°stanbul’un ayrıcalığını bu mimariyle algılar. Yani cami mimarlarının Ä°stanbul’daki ağırlık ve önemi mimarlıktan öte bir ÅŸeydir. Bu nedenle Ä°stanbul’da sıradan cami mimarlıklarını uygulamak bu kadar kolay olmamalıdır. Ne Ä°stanbul ne de Türkiye’nin böyle bir ayıbı hak etmediÄŸini ve bu davranışa daha fazla izin vermeyeceÄŸimizi söyleyebiliriz…

Ancak bundan daha vahim olan ÅŸudur: CumhurbaÅŸkanının yaptığı Ak Parti’nin kültür konusundaki baÅŸarısızlık tespitinin, Ak Parti yönetimini hiç de etkilemediÄŸi görülmektedir. Ä°stanbul’un, Avrupa’nın ancak 500-800.000 nüfuslu kentlerinin sahip olduÄŸu kadar kültürel donanıma sahip olması, buna karşın yıllardır harabeleÅŸtirilen opera, konser ve bale yapılarına ek olarak, ÅŸehir tiyatrolarını engelleme, orkestraların baÅŸarılı sanatçı kadrolarını dondurma gibi iÅŸlemler sürüyor. Bu politikaların temelinde, Ä°stanbul halkının önemli bir kesiminin içine düştüğü ekonomik ve barınma öncelikli sorunlarıyla uÄŸraşırken, kültür ve sanata ait sorunlara eÄŸilememesi olgusu yatıyor. Bu durumu politikalarının en önemli dayanaklarından biri olarak belirleyen Ak Parti yönetiminin Ä°stanbul kültür ve sanatına bir ÅŸeyler kazandırması elbette beklenmemektedir. Ancak bu konuları dert edinen bizim gibiler de bu engeli aÅŸma doÄŸrultusunda kültürel bilgilendirme yollarını aramak zorundayız.

Özetle söylemek gerekirse; alternatif bir anlayış olarak yönetime geldiğimizde, Ak

Parti’nin kısa bir süre önce pankartlaÅŸtırdığı “Ä°stanbul’u kültür ve sanat baÅŸkenti yapacağız” söylemini, kendimize hedef edineceÄŸiz. Ancak Ak Parti’nin yaptığı iÅŸlerin tam tersini yapacağız. Ä°stanbul’un kültür ve sanat dokusunu deÄŸiÅŸtireceÄŸiz. Ä°stanbul Belediyesi’ni kültür ve sanatın hem baÅŸ destekçisi hem de dinamosu ÅŸekline dönüştüreceÄŸiz. Özellikle gençlerin ve öğrencilerin müze ve kütüphanelere ve kültürel etkinliklere katılımı için, özel eÄŸitim organizasyonları dâhil, her ÅŸeyi yapacağız. Özellikle de üniversiteler ve sivil toplum kurumlarıyla iliÅŸkileri en üst seviyelere çıkaracağız.

Su Kültürü ve İstanbul Potansiyeli

Su kültürü konusundaki zaaflarımız, tarihsel kökeni olan ulusal bir sorunumuzdur. Ancak bu alandaki sorunlarımızı gidermenin pilot proje ve uygulaması Ä°stanbul’da yaratılabilirdi. Çünkü coÄŸrafi yapısı ile Ä°stanbul tam bir su ÅŸehriydi. BoÄŸaziçi ve Haliç’le, koyları, gölleri ve adalarıyla eÅŸsiz bir potansiyel sunmaktaydı. Günümüzde ise bu deÄŸerlerini, örselemiÅŸ de olsa koruyor. Bu nedenle kıyı mekânları, özel itina ile korunması ve çok nitelikli olarak deÄŸerlendirilmesi gereken alanlardır.

yaklaşımı gereklidir. Ayrıca, deniz Ä°stanbul yaÅŸamına olduÄŸu kadar ulaşım sorununa da ciddi çözümler sunan bir ögedir. 50 yılı aÅŸkın zamandır, zaman zaman yapılan hamleler, bu konuda hala bir ulaşım sistemi oluÅŸturabilmeyi saÄŸlamamıştır. Ä°stanbul’un yalnız ulaşımla ilgili olarak deÄŸil, yaÅŸamsal kimliÄŸinin en ciddi boyutlarından biri olan bu sorun daha fazla dondurulmamalıdır. Bu sorunun çözümü için de ciddi bir uzmanlık organizasyonunun gerekeceÄŸi açıktır. Bu baÄŸlamdaki proje yaklaşımınızda proje alanının büyük olasılıkla Karadeniz’de Riva’dan, baÅŸlayarak Marmara Denizi’nin çok büyük bir kesimini kapsayacağını söyleyebiliriz. Böylece, Ä°stanbul’a en keyifli ve özel deniz yaÅŸamını geri kazandıracağımız gibi, hem turizm potansiyelini zenginleÅŸtirecek hem de kaotik hale gelmiÅŸ ulaşım sorununu hafifletecek bir potansiyeli deÄŸerlendireceÄŸiz.

En çok bilinen ulaşım çarelerinden toplu taşıma ve metro sistemlerinin ana çözüm yaklaşımları olduÄŸu fikri, baÅŸta ÅŸehircilikle ilgili kiÅŸi ve kurumlar olmak üzere, geniÅŸ halk kesimleri ile paylaşılırdı. Hatta 30 yıl önce Ankara’da çok ciddi bir adım da atılmıştı. Ayrıca, bütün geliÅŸmiÅŸ ülke kentlerindeki metro sistemleri Ak Parti yönetimlerince de biliniyordu. Buna raÄŸmen bu konuya eÄŸilmekten kaçındılar. Çünkü olaya oy ve seçim kazanmak açısından yaklaşıyorlardı ve yaptıkları tespitler büyük ölçüde haklıydı. Gözle algılanmayan bu sistem, viyadükler ve katlı kavÅŸaklar kadar kısa sürede etkili deÄŸildi.

ÖrneÄŸin; Ankara, metrosunu hayata geçirmek muhteÅŸem bir örnek olmuÅŸtur: CHP’li

Karayalçın, kendisinin hayata geçirdiÄŸi metroya 25 yıl boyunca bir metre bile ilave yapmamış Melih Gökçek’e yenilmiÅŸtir. Metro için Ä°zmir Belediye BaÅŸkanı Osman Kibar (Asfalt Osman), “…Ben toprak altına yatırım yapacak kadar aptal mıyım?!” diyordu ancak daha da önemlisi, yaptığı yeni yollar ve köprüler, beraberinde yeni yerleÅŸim ve gecekondu alanlarının kısa sürede oluÅŸumuna sebep oluyor yani yeni oy kaynaklarını doÄŸuruyordu. Bu nedenle de gerek raylı toplu taşım (metro) ve deniz ulaşımı, yakın tarihlere kadar, kentin ulaşım politikalarına giremedi. Oysa son 25 yılda, dünyanın metro sistemlerini (ki 100–150 yıl önce baÅŸlamışlardı)

%50 genişleten uygulamalar, Ak parti yönetimlerine hiç örnek olamadı ve bu olgudan ders

çıkarılamadı. Ancak Ä°stanbul ulaşım sorununun oy kaybettirecek kadar kaotik hale gelmesiyle uyandılar. Son dönemlerinde metro yatırımlarına yönelmeye baÅŸladılar. Ancak metro ve ulaşım sorunları, kent planlama sorunlarından soyutlanacak bir alan deÄŸildir. Kent planlama olgusunu, gündemlerinden çıkarmışlardı ve onun yerine oy kazanmaya yönelik bir anlayışla ve panik içinde yaptıkları icraatların maliyeti normalin 2-3 katını aşıyordu. DoÄŸal olarak da para yetmiyordu. Bu nedenle özel sektörün, daha doÄŸrusu iç ve dış sermayenin tuzağına düştüler. Dünyanın hiçbir kentinde görülmeyen ve “garantilerle destekli ulaşım modellerini” hayata geçirdiler. Ä°nÅŸaatı 2-4 kat maliyetli, kullanılması 8-10 kat pahallı ve halkın fazla maliyeti karşılayacağı bu yönetimin sürdürülmesi halinde, gerek Ä°stanbul’un, gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin, 1900’lerin sonunda Osmanlı’nın yaÅŸadığı “düyunu umumiye” ortamına sürükleneceÄŸi açıktır. Peki… Ak Parti yönetimi dünyada uygulanan yap-iÅŸlet-devret yöntemleri gibi yöntemleri kamu yararları doÄŸrultusunda iyileÅŸtirebilir ve geliÅŸtirebilir mi? Buna “maalesef kesinlikle hayır” diyebiliriz. Çünkü:

politikalarında ise planlamanın ağırlığı ve yeri yoktur.

2. Politika olarak özel sektöre yaptırılacak projelerde, özel sektör karı ile dengelenen kamu yararı hiç gözetilmemektedir.

3. Metro yatırımlarının, halkın kullanımına etkileri en az 5 yıl sürer. Yani bir orta ve uzun

dönem  yatırımıdır.  Yani, ne kısa dönemde oy getiricidir ne de seçim palavralarına meze

yapılacak bir konu değildir.

ÖrneÄŸin, Ä°stanbul’un altını, Moskova ve Paris’in 2 katı kadar çelik raylarla döşeyeceÄŸiz gibi, “yalandan oy üretmek” amaçlı, Sayın Binali Yıldırım’ın söylemleri ile sergilenen gayriciddi yaklaşımla bir yere varılamaz. Ancak, her konuda olduÄŸu gibi, ulaşım ve metro konusunda da Ä°stanbul halkına durumu gerçekçi anlatmanın yolu ve söylemleri bulunmalıdır. Halkın ulaşım konusunda yaÅŸadığı olumsuzlukların düzeyi, Ä°stanbul halkının en az yarısında yeterli bilinci oluÅŸturmuÅŸtur. Bu durumu halkın gerçekleri anlama ve gerçeklerle yüzleÅŸme ihtiyacına yaslı olarak, seçilen için bir tarihi fırsat olarak kullanmasının yolu ve yordamlarını bulmak, önümüzdeki süreçte en baÅŸta gelen görevlerimizdendir.

Sayın CumhurbaÅŸkanı “Ä°stanbul’a ihanet ettik” derken, Ak Partinin Ä°stanbul adayları

“yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyorlardı. Yani yukarıda deÄŸindiÄŸimiz ihanet anlamındaki izahatların teminatı mı oluyor bu beyanlar? Bu yaklaşımı ciddiye alırsak Ä°stanbul’un ulaşımı konusunda Ak Parti’den hiçbir yeni yaklaşım beklememek gerektiÄŸini Ä°stanbul halkına anlatmak zorundayız.

Ä°ktidarın “yalandan kim ölmüş” kurnazlığı ile uyguladığı yöntemin ulaşım ve metro

konusunda da süreceÄŸi anlaşılıyor. Bu nedenle ve özellikle metro konusunda, çok zor ÅŸartlarda yapılan Ankara ve Ä°zmir metroları, Ä°stanbul için referans gösterilmelidir. Çünkü CHP için metro konusundaki icraatlar “yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” sözüne en yakışan olgulardır. Ä°stanbul’a gelecek yeni yönetimin, ulaşım ve metro için de, yukarıda diÄŸer sektörler için önerdiÄŸimiz gibi, bir organizasyon ve yeniden yapılanma, sürecine girmesi kaçınılmazdır.

Son olarak deÄŸineceÄŸimiz husus, son günlerde meydanlarda sıkça dile getirilen bir tehdit hakkındadır: Ak Parti Ankara adayı tarafından, seçimi CHP’nin kazanması halinde devletin ulaşım ve metro gibi konularda katkı ve katılımlarını kullandırmayacağı ifade (tehdit) edilmektedir. Ä°stanbul halkına bu tehditlerin karşılığının olamayacağı anlatılmalıdır. Hiçbir iktidar özellikle de ulaşım sorunları iÅŸkence halinde yaÅŸanan Ä°stanbul halkını, kendisine oy vermedikleri için cezalandıramaz. Böyle bir cezalandırma gelecek genel ve yerel seçimlerde yüzde yüz kaybetmeyi saÄŸlar. Bu nedenle bu tehditlerin uygulanma ÅŸansı yoktur. Kaldı ki böyle bir iÅŸlem yasal bir suçtur. Ancak bu durum Ä°stanbul halkına açıkça anlatılmalıdır.

Arazi Kullanma ve Konut Politikaları (Dönüşüm)

Konut planlamasının en önemli sorunlarından biri olan bu konu, Ä°stanbul’da bugün dahi ÅŸehircilik bilincinin ilke ve esaslarıyla baÄŸdaÅŸmayacak ÅŸekilde ve hatta aykırı olarak yürütülmektedir. Yapılanların tamamına egemen olan yaklaşım, ranta dayalı münferit müdahale   biçimleridir.   Ancak   bu   yöntemle   yapılan   uygulamalar   beraberinde   aşırı

yoÄŸunlaÅŸmayı ve bu yoÄŸunlaÅŸmadan kaynaklanan ulaşım ve donanım eksikliÄŸi sorunlarını da tetiklemektedir. Bu yaklaşımla oluÅŸan betonlaÅŸmanın getirdiÄŸi görsel kirlilikle beraber, hava kirliliÄŸinden kaynaklı doÄŸal ve tarihi mekânlara verilen zararlar, kendisine kentsel saÄŸlıklılaÅŸtırma amacı olarak bakılan dönüşüm uygulamalarında daha da öne çıkıyor. ÖrneÄŸin, kentin yapı yoÄŸunluÄŸu zaten yüksek semtlerinde ve özellikle parsel bazında ve tek yapı uygulamalarında, yapı ve nüfus yoÄŸunluÄŸu iki kat arttığı gibi ne bahçe ne de ek otopark olanağı kalmıyor. Bu binalara servis veren yollar ve kaldırımlar otopark olmayı sürdürüyorlar. Oysa bu uygulama için hiç deÄŸilse “en az parsel büyüklüğü ya da ada bazı” koÅŸulları getirilse, mevcut yolların otopark olma sorunu çözülebilirdi. Yani kelimenin tam anlamıyla kaotik bir yapılaÅŸma aracı olan dönüşüm yaklaşımının, yer seçiminden, yayaya müdahale ayrıntılarına kadar revizyondan geçmesi gerekiyor. Özetle planlama araçları rant amaçlı güçlerin kontrolündeyken,  bu  uygulamalardan  kamusal  bir  yararı  gözeten  sonuç  beklemek  hayal

oluyor.

Bu ve benzeri konular, ulaşım konusunda da deÄŸindiÄŸimiz gibi, konut planlamasının tüm boyutlarıyla birlikte gözden geçirilmesini ve yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılıyor. Bu oluÅŸumun getirmekte olduÄŸu vahim durumu idrak edebilmek için Türkiye’nin daha fazla olumsuzluk örnekleri yaÅŸamasının mantığı görülmüyor. Oysa Ä°stanbul, bu olumsuz geliÅŸmelerden kurtulmanın rol modeli olabilirdi ve halen de bir ölçüde ÅŸansı var. Aksi halde, Sayın CumhurbaÅŸkanının söylediÄŸi “Ä°stanbul’a ihanet” sürecinin devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.

Vizyon Oluşturma Mantığı ve Kanal İstanbul Projesi

Kanal Ä°stanbul projesine de - Ak Parti’nin “olmazsa olmazı” olarak deklare edildiÄŸi için

- kısaca deÄŸinmek istiyoruz. Şöyle ki; “BoÄŸaziçi’nden geçen yabancı gemi sorununu hafifletmek” gibi özetleyebileceÄŸimizin dışında, bilimsellik içeren hiçbir gerekçesi olmayan bu proje, kelimenin tam anlamıyla bir gösteriÅŸ ve kapris projesidir. Buna hayal deÄŸil, travmalardan sonra yaÅŸanan halüsinasyon demek de mümkün. Proje eÄŸer uygulanırsa Ä°stanbul’u iki kat büyütecek geliÅŸmenin de dinamosu olacaktır. Bu ise, Ä°stanbul’un hem bugün hem de yakın ve orta gelecekte, en korktuÄŸu olumsuzlukların başında gelmektedir. Sanırım Ä°stanbul halkı, ÅŸehircilik ilke ve esaslarına dayanmayan ve kendisine elma ÅŸekeriymiÅŸ gibi sunulan bu projenin, Ä°stanbul’a ne getirip ne götüreceÄŸini artık algılayabilecektir. Gerek bilim ve akademi çevrelerinin, gerekse biraz düşünmesini bilen vatandaÅŸların, ciddi olmaktan uzak bu tür kaprisler konusundaki mücadelemize destek vereceklerine inanıyoruz.

Bu durumu Sayın CumhurbaÅŸkanımızın “ihanet” saptaması baÄŸlamında

deÄŸerlendirdiÄŸimizde, “Ä°stanbul’a ihanet Ak Parti yönetiminin rüyalarına kadar iÅŸlemiÅŸ”

diyebiliriz.

İmar Disiplini Sorunsalı (Yağma Kültürü ve Suçu Meşrulaştırma)

Bir kısım sosyal bilimciler, büyük ölçüde, halkın onay ve desteÄŸini almadan oluÅŸturulan disiplinleri sınıflarken ÅŸunları söylüyorlar: Askeri disiplin, eÄŸitim ve imar disiplini ve bunlara sonradan  eklenen  trafik  ve  ulaşım  disiplinleri,  katılık  ve  dokunulmazlık açısından,  tüm disiplinlerin önünde yer alırlar! Çünkü bunlara yapılacak yanlış müdahalelerin birey ve toplum yaÅŸamına etkileri öylesine güçlü ve yıkıcı olabilir ki, bunların dışında kalan tüm disiplinler bundan nasibini alır.

Gerek Ä°stanbul gerekse ülke kentlerinin yaÅŸamakta olduÄŸu imar disiplinsizliÄŸi, belki de geleceÄŸimizi karartan en büyük sorunsaldır. Çünkü bu konuda siyasi yönetim ve konut güçlerince yaratılan erozyona halkın önemli ölçüde sıcak baktığı bir ortam yaratılmıştır. Giderek halkı daha da sarmalayan bu geliÅŸme, neredeyse bir “yaÄŸma kültürüne” dönüşmektedir. Bu gidiÅŸi deÄŸiÅŸtirmeyi, halkın önemli bir kesiminin hoÅŸnutsuzluÄŸuna raÄŸmen göze almamız gerekiyor ve bunu yapacağız. Bunu yadırgayan kesimler, bürokrasinin hastalıklı yapısı ve iÅŸleyiÅŸini deÄŸiÅŸtirerek baÅŸlayacağımız ve yolsuzluk ve rüşvetle haşır neÅŸir olmuÅŸ bu adaletsizliÄŸe son verme giriÅŸimlerimizi gördükçe, bize destek vereceklerdir. Çünkü adaletin, halkın gözünde avantacılık ve yolsuzluktan daha deÄŸerli bir kavram olarak sürmekte olduÄŸuna inanıyoruz. Ancak, iktidarın kente karşı iÅŸlediÄŸi bu suçları Ä°stanbul halkına anlatmak için bir ifade yolu bulma iÅŸini ivedilikle baÅŸarmamız gerekiyor.

Ä°stanbul halkına, Ä°stanbul’a karşı iÅŸlenmiÅŸ suçların “böyle gelmiÅŸ olsa da, böyle gitmeyeceÄŸini” güçlü bir ÅŸekilde anlatmamız öncelikli iÅŸimiz olmalıdır. Ãœmit ediyoruz ki bu uzun açıklamaları süzerek üretilecek rafine ve etkili söylemler iÅŸe yarayacaktır.

İstanbul Depremi Beklentisi ve Aymazlık Sorunsalı

Deprem uzmanlarının önümüzdeki 30 yıl içindeki deprem beklentileri çok farklı olmasına raÄŸmen, aradaki farklılıklar Ä°stanbul halkı için ümit verici olmaktan uzaktır. 7-10 dereceli tahminlerin en düşüğü olan 7 dereceli depremi Marmara ve kısmen Ä°stanbul yaÅŸadı. Ve sanırsınız ki başına neler gelebileceÄŸini tecrübeyle öğrendi ve bunu fırsata dönüştürerek, imar ve yapılaÅŸma düzeninde ciddi geliÅŸmeler yarattı… Hayır, biliyoruz ki hiç böyle olmadı! O amaçla iÅŸe baÅŸlandı ama oluÅŸturulan müdahale yöntemleri, rant güçlerinin taleplerine göre ÅŸekillendirildi. Depremden kaçış için hayati olan açık alanlar dahi gözden çıkarıldı. Nasıl açıklanabilir ki bu durum?... Türk halkı ölümden korkmaz mı, hatta topluca ölmekten zevk mi alır? Kanımca bu, Ä°stanbul’a yapılan ve sürmekte olan ihanetlerin en önde gelenlerinden biridir. Bu ihanetin devam etmesine müsaade etmemeliyiz ve etmeyeceÄŸiz de. Ama bu durumu da Ä°stanbul halkına özlü bir ÅŸekilde anlatmanın yolunu bulmalıyız. Sanırım çok da zor olmasa gerek çünkü Ä°stanbul halkı ne kadar cesur da olsa, pisipisine ölmeyi istemeyecektir.

 

BARAN İDİL Kent Plancısı/Mimar Mart 2019


Toplam Görüntülenme : 21872
Kategori Haberleri

4+4+4 eylemleri sürüyor
EÄŸitim emekçileri, iki gündür tüm engellemelere ve müdahalelere raÄŸmen her yerde eylemlerini sürdürdüler. Ankara’da Ziya Gökalp Caddesi’ni ve TandoÄŸan Meydanı’nı eylem alanına çevirdiler.
29 Mart 2012
Polis öğretmenlere saldırdı
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) çaÄŸrısı ile emekçiler, çalışanların yetkilerini azaltan yeni sendika yasası ve yeni eÄŸitim yasasının kabulüne karşı 28-29 Mart 2012 tarihlerinde greve gitti. Binlerce emekçinin yaptığı grevde polis yine orantısız güç kullandı.
ANNELER TANDOÄžAN MEYDANINDA
CHP 4+4+4 sistemini protesto etmek için anneleri ve tüm velileri TandoÄŸan Meydanı’na çağırarak ilk kez grup toplantısını halka açık meydanda topladı.
27 Mart 2012
Taksim’de Karanlık Dehlizler İstemiyoruz!
Çağdaş ve demokrat bir ülkede kabul edilemez karar mekanizmaları, bilimsel teknik ve demokratik süreçler çalıştırılmadan kamuoyuna Taksim Projesini sundu.
19 Mart 2012

<<< <
31 32 33 34 35 36 37
> >>>

Yorumlar
Yorum eklenmemiÅŸ.
Yorum için giriş yapınız!